Şems-i Tebrîzî

 

Şems-i Tebrîzî

Şems-i Tebrîzî (Farsça: شمس تبريزى; 1185-1247), İranlı mutasavvıf. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan ve Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk şiirlerinden oluşan "Dîvân-ı Şems-î Tebrîzî" adındaki nazım eser sayesinde tanınan Mevlana'nın sohbet şeyhidir.

{tocify} $title={İçindekiler}

Hakkında bilgi nedir?

  • Doğum adı: Şemsüddîn Muhammed bin Alî bin Melikdâd Tebrîzî
  • Doğum tarihi: 1186
  • Doğum yeri: Tebriz, İran
  • Ölüm tarihi: 5 Aralık 1247
  • Ölüm yeri: Hoy, İran

Kimliği

1186 yılında Tebriz'de doğmuştur. Adı Muhammed, lakapları Şemseddin, Şems, Şems-i Tebrizî ve Şemsü'l-hak ve'd-din'dir. Babası Ali bin Melikdad Horasan'ın Bezer vilayetinden ticaret yapmak gayesiyle Tebriz'e gelip yerleşen bir tüccardır. Başka bir rivayete göre babası, İsmailî dâîsi olup daha sonra Sünniliğe geçmiş olan Alamut valiliği görevinde bulunmuş Havend Celaleddin'dir. Ancak bu rivayet Mevlevi kaynaklarında mevzubahis olmadığı ve Havend Celaleddin'in Ahmed adındaki oğlundan başka oğlu olmadığı gerekçe gösterilerek kabul edilmemiştir.

Ahmed Eflâkî'nin Menâkıbü’l Ârifîn'inde ve Makalat-ı Şems-i Tebrizi'de gençlik yıllarında medrese eğitimi almadığı, manevi halleri olduğu, sema yaptığı ve riyazette bulunduğu rivayet edilir. Çeşitli kaynaklarda Tebrizli Ebubekir Selebâf adındaki şeyhe bağlandığı belirtilir. Sahîh Ahmed Dede eserinde Şems'in şeyhine 22 yaşında bağlanıp 14 yıl hizmet ettiğini ifade eder. Geçimini sepet örerek temin eden, müritlerinin hırka giymesine izin vermeyen, melâmet ve fütüvvet ehli sufi olan şeyhi Ebubekir Selebâf, Şems'in şahsiyetinin şekillenmesinde büyük etki sahibidir.

Daha küçük yaşlarda, mânevî ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken Şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir Sellaf'a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden dolayı kendisine "Şemseddin Perende" (uçan Şemseddin) denilmiş, ayrıca Tebriz’de tarikat pîrleri ve hakikat arifleri ona "Kâmil-i Tebrizî" adını vermişlerdir.

Şems-i Tebrizî minyatürü
Şems-i Tebrizî, yaklaşık olarak 1503 yılında yapılmış bir minyatür. Rumi’nin şiiri olan "Divan-ı Kebir" den bir sayfa.

Hayatı, şahsiyeti ve görüşleri

Daha sonraları Sacaslı Şeyh Rukneddin, Tebrizli Selahaddin Mahmut ile mutasavvıf Necmüddin Kübra’nın halifelerinden Centli Baba Kemal’e intisap ederek onlardan feyz almıştır. Muhammed’in ahlakını örnek alan Şemseddin-i Tebrizî, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevî bir işaret üzerine de Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’yi arayıp bulmuştur. Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlânâ ile üç-üç buçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onu ilahî aşkın potasında eriterek, kâmil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.

Şems-i Tebrizî Şam’a döndüğünde, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî için onun yokluğu dayanılmazdır. Şems’in varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlânâ’ya ileri geri laflar etmişlerdir. Celâleddîn Rûmî’nin bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir:

"Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz."

Bir süre sonra Şems, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’in oğlu Sultan Veled’in çağrısı üzere Konya’ya geri gelir. Mevlânâ bir daha şehirden ayrılmasın diye, onu bir kızla evlenmeye iknâ eder; bu kız Celâleddîn Rûmî’nin evinde evlâtlık olan Kimyâ Hâtun’dur. Kimya Hatun’a gizliden aşık olan, Mevlânâ’nın küçük oğlu Âlâeddin, bu durumu hazmedemez ve Şems aleyhtarlarının yanında yer almaya başlar.

Hulul inancı: Şems'in Kimya adında bir karısı vardı. Bir gün Şems’e kızıp Meram bağları tarafına gitti. Kadınlardan bir grup onu aramaya başladıkları sırada Mevlana Şems’in yanına girdi. Şems şahane bir çadırda oturmuş, Kimya Hatun’la konuşup oynaşıyor, Kimya hatun da orada oturuyordu. Mevlana bunu görünce hayrette kaldı ve dışarı çıktı. Bu karı kocanın oynaşmalarına mani olmamak için aşağı yukarı dolaştı. Şems: “İçeri gel!” diye seslendiğinde Mevlana Şems’ten başkasını görmedi. “Kimya nereye gitti?” dedi. Şems: “Yüce Tanrı beni o kadar sever ki istediğim şekilde yanıma gelir, şu anda da Kimya şeklinde geldi” buyurdu.

Ölümü hakkındaki rivayetler

Şems hicri 645, miladi 1247 tarihinde Mevlânâ'da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler tarafından mı öldürüldü, yoksa geldiği gibi kimseye haber vermeden Konya’yı terk mi ettiği bilinmemektedir.

Bu gün Konya’da Şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa Mevlevîlerce türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa Mehmet Önder Bey'in bir hatırasında anlatıldığı gibi, Şems gerçekten burada mı gömülüdür, bu da bilinmez.

Şems-i Tebrizî Türbesi

Niğde’deki Kesikbaş Türbesi de Şems’e izafe edilir. Bunlardan ayrı olarak Tebriz şehrinde "Geçil" denilen mezarlıkta, aynı bölgede Hoy’da, Pakistan’ın Multan şehrinde Şems türbeleri veya makamları vardır. Bunlar çeşitli rivayetlerle süslenmiştir. Pakistanlıların söylediklerine göre de Şems, Konya'dan bir gece yarısı gizlice ayrılmış, Hoy şehrine hareket etmiş ve orada yerleşmiştir. Rivayete göre Şems-i Tebrizi Hoy’da vefat eder ve orada gömülür. Mezarı, Unesco Dünya Kültür Mirası'na aday gösterilir. Bir rivayete göre, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin küçük oğlu Âlâeddin de, Şems'i öldürenler arasındadır.

Şems’in Konya'daki türbesi küçük, mütevazı, adeta saklanmış bir yerdir. Mevlânâ’nın o ihtişamlı türbesinin yanında -ki Mevlânâ "En güzel türbe gökkubedir" der- sadedir.

Galeri

Şems-i Tebrîzî'nin Konya'daki Sandukası
Şems-i Tebrîzî'nin Konya'daki Sandukası

Hoy'daki makamı
Hoy'daki makamı

Hoy'daki makamı

Hoy'daki makamı

İran'ın Hoy kentindeki Şems-i Tebrîzî büstü
İran'ın Hoy kentindeki Şems-i Tebrîzî büstü


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski