Avarlar

 

Avarlar

Avarlar, (Eski Türkçe Apar (𐰯𐰺)), Yunanca: Άβαροι, Ουαρχωννιται, bir tür zırh; Rusça: О́бры, Latince: Avari) 6. yüzyılın başlarında batıya doğru göçerek Orta ve Doğu Avrupa'da görünmeye başlayan ve Büyük Macaristan Ovası'na yerleşerek Avar Kağanlığı'nı kurmuş 9. yüzyıla kadar ayakta kalan, nüfusunun kökeni Türk olduğu bilinen savaşçı bir topluluktur. Bazı görüşler Avarların Prototürk kökenli olduğunu kabul eder. Avarlar çok yüksek örgütlenmiş ve çeşitli güçlü göçebelerden oluşan, Türk çekirdek soylu göçebelerden bir ana hükmedeni (Kağan) olan bir birliktir. Avarlara ilişkin bilgiler Teofilaktos Simokates (Yunanca: Θεοφύλακτος Σιμοκάττης / Theophylaktos Simokattes), Menandros Protektor (Yunanca: Μένανδρος Προτίκτωρ / Menandros Protektor) ve Efesli İoannes gibi Bizans kaynakları ile Fredegara Günlükleri ve Pavel Diakon gibi Frank kaynaklarında bulunmaktadır. Avar kelimesinin kaynağı ise tam olarak bilinmemektedir.

{tocify} $title={İçindekiler}

Köken

Avarlar hakkındaki bilgiler ilk olarak Bizanslı tarihçi Menandros Protektor ve Teofilaktos Simokates'in çalışmaları ile ortaya çıkmıştır. Avarların kökenleri hakkında şunları söyleyebiliriz ki; Avarlar devlet içinde Türkçe unvanlar kullanılan, Türk boylarının ağırlıkta olduğu bir göçebe topluluk devletidir. Romalı olmanın bir etnik anlam içermemesi gibi Avar olmak da Avar Kağanlığı'nın bir parçası olmak anlamına gelmektedir. Kesin bulgulara dayanan tek olgu ise Avarların Avrupa'ya göç ettiklerinde Türk kağanlığı otoritesini kabul etmeyen prototürk boylarından oluştukları ortak kanıdır. Bu gruplardan birkaçı İskitler, Hiung-nu, Hunlar, Bulgarlar, Avrasya Avarları, Hazarlar, Kumanlar ve Moğollar'dır. Ayrıca Avarlar, Avrupa'ya doğru göç hareketinde özellikle Türk kabilelerinden yoğun şekilde etkilenmişlerdir. Avarlar'ın homojen bir etnik grup olmadığı hakkında Tarihçi Walter Pohl 1998'de H. W. Haussig'in 1953 tarihli çalışmalarını, K. Czeglèdy'nin 1983'teki bulgularını ve kullanılan yöntemler dizgesine ait itirazlarını şöyle derlemiştir:

Avrupalı Avarların atalarının kim olduğunu bulmaya çalışmak önemsiz bir çaba. Yalnız şundan eminiz ki bu topluluk, geçmişi çok eskilere dayanan bir ad taşıyor ve Göktürk boyunduruğu altında yaşamak istemeyen boyların bir karışımından oluşmuş.

J. Markvart, V. Eberhard, R. Grusse, K. Menges, P. Pelo ve E. A. Helimsky gibi tarihçilere göre Avarlar, Moğollar'dan gelmektedir. Fakat Moğol kabilelerinin Avar Birliği'nde bulunmalarına rağmen bu birliğin çekirdeğini oluşturmadıkları genel olarak kabul görmektedir. Avarların Moğollar'dan geldiği hakkındaki bu teori kanıtlarını genellikle dilbilim alanından bulmaktadır. Oysa Moğolca yüksek miktarda Türk kültürü izleri ve Türkçe İsimler barındırmaktadır. Avrupa'daki Avarların ise Avrupa'da bulundukları sürede Avrupa Slav topluluklarıyla kaynaştıkları bilinmektedir. Bu da Avarların Moğollardan geldiği hakkındaki teoriyi kuvvetlendirici şekilde benzerdir. Ayrıca Slav dili, kağanlığın yabancılara karşı lingua franca olarak kullandığı bir araçtır. Fakat antropolojik kazılarda Moğol etkisini gösteren yalnızca birkaç iskelet bulunmuştur. Avrasya'da yaşayan göçebe toplulukların Moğolların etkisinden bu ölçüde uzak olmaları ise ilgi çekici bir bulgudur. Encyclopædia Iranica'ya göre Avarlar ve daha sonra Moğollar gibi Siyenpi (Sien-pi, Śyän-bi, Çince: basit: 鲜卑; geleneksel: 鮮卑; Xiānbēi) göçebe birliğidir ve Avarlar için "İlk defa tarihsel olarak kanıtlanmış Türk boyundandır" denilmiştir. Bir başka kaynağa göre Śyän-bi etnik kökeni hala bilinmemektedir.

Avar iskeletleri
Szolnok'daki Damjanich János Müzesi'nde Avar iskeletleri

Referans kitaplarında ise Türk kabilelerinin geçmişi Avarlar'a kadar genişletilmektedir. Bu tanım özellikle Avar Kağanlığı dönemindeki Türk etkisinin arttığı son dönemler için geçerlidir. Bilimsel alanda bu teoriyi geliştiren Macar tarihçi András Róna-Tas'a göre Avar kabile birliğinin iskeletini Uygur Türkleri oluşturmuş ve birlik Orta Çağ'da Orta Asya'da yaşamakta olan kabilelerin kaynaşmasıyla meydana gelmiştir. Alman Dilbilimcisi Harald Haarmann'a göre Avarlar kesin bir Türk ulusudur. Türk Tarih Tezi'ne göre de Avarlar Türk ulusudur. Avarların Çinlilerin Juan-Juan, Rouran veya Cücen (柔然, 蠕蠕, 芮芮, 茹茹, 蝚蠕) dedikleri kavim ile aynı olup olmadığı ise kanıtlanamamaktadır. Avarların Cücenler ile olan ilişkisi kimi düşünürlerin Avrupa Avarları'nın yönetici kadrosunun Moğol kökenli olduğunu düşünmelerine yol açmıştır ancak bu görüş diğer tarihçiler tarafından kabul edilmemiştir. Büyük Hun İmparatorluğu'nun dağılması ile bu bölgede yönetimi ele alan Siyenpilerin ardından iktidara gelen Cücenler zamanında, 350'li yılların ortalarında Çin kaynaklarında adı Uar olarak geçen kavim (Çince: 滑; Pinyin: Huá) Hunlarla birlikte bilinmeyen bir sebeple Kazak bozkırlarına göç etmiştir. Bu Uar ve Hun kabileleri hemen güneyde yerleşik durumda bulunan eski Hunlarla karşılaşıp onları Volga'ya doğru itmişler ve burada Hint-Avrupa diline sahip İranlılar'a komşu olmuşlardır. Ardından Tarım Havzası ve Afganistan'ın Toharistan bölgesine göç etmişlerdir. Bu bölgede yaşayan Alanların göç etmesini sağlamışlardır. Uar ve Hun kabilelerinin yöneticileri Baktria'da kendilerine Oino ismini vererek Yunanca para bastırmıştır. 456 yılında Ak Hun devletinin kurulmasının ardından Kral I. Khingila, Uarlar ve Hunları birleştirmiştir. Bundan sonra bu halklar Uarhunlar veya Akhunlar olarak anılmıştır. Uarhun kelimesinin Sanskritçe ismi Huna veya Svetahuna 'dır. Türk araştırmacı Mehmed Tezcan ve Japon araştırmacı Katsuo Enoki, Nikolay Kyorrer, K. Tsegled, A. Hermann gibi araştırmacılar da Uarların Akhunlara bağlı bir kabile olduğunu söylemiştir. Hermann hazırladığı Çin Atlası 'nda Uarlar ve Hunların yerleştiği Horasan ve Toharistan ve buraya komşu bölgeleri Avar kabilelerine ait geleneksel topraklar olarak adlandırmıştır. Bunun gibi bazı araştırmacılar da Avarlar ile Uarların aynı olduğunu söylemektedir.

Avar kalıntıları
Szolnok'daki Damjanich János Müzesi'nde Avar kalıntıları.

Bazı araştırmacılar da Bizanslı tarihçi Teofilaktos Simokates ve Menandros'a dayanarak Avrupa'da bazı kabilelerin düşmanlarını korkutmak için Avar ismini kullandığını belirtmiştir. Avarlar, 6. yüzyıl başlarında Göktürkler (Göktürkler daha önce Ruanruan boyunduruğunda yaşayan göçmen topluluklardan biriydi) tarafından fethedilmiştir. Teofilaktos Simokates, Dünyanın Tarihi adlı kitabında (Gök)türklerin Ogur boyunu köleleştirdiğini ve bunu üstün savaş yeteneklerine borçlu olduklarını yazmıştır. Göktürk boyunduruğunda yaşamak istemeyen bir grup 555'te güney Kafkas bölgesine göç etmiştir. Teofilaktos Simokates, bu grubun komşularınca gerçek Avarlar olarak görüldüklerine değinmektedir. İmparator II. Justiniaus, Bizans tahtına çıktığı zaman Yap ve Hinni isimli bazı kabileler Avrupa'ya gelmiş durumdaydılar. Bu kabileler kendilerine Avarlar diyecek ve liderlerine de kağan ismini vereceklerdir. Bu kabilelerin neden başka bir kabilenin ismini aldığına dair tarihçiler Gumilev ve Artamonov'un da katıldığı bir açıklamaya göre Yap ve Hinni kabilelerinden Varselt, Unnigi Sabiri gibi kabileler bulundukları askeri olarak kötü durumlardan dolayı komşu Avar kabilelere elçiler gönderecek, değerli hediyeler karşılığında yardım talep edeceklerdir. Avarların da onlara elçiler göndermesini fırsat bilen kabileler İskit halkları arasında en gözü kara ve en savaşçı kabile olan Avarların isimlerini çalarlar. Ne var ki, Göktürkler Bizanslıları bu göçebe grubun gerçek Avarlar olmadığına, bunların Göktürklerden kaçan "İskit" boyuna ait olduklarına ikna etmiştir. Bu kabileleri asıl Avarlardan ayırt etmek için tarihçiler, sahte anlamına gelen pseudo-Avarlar (sözde Avarlar) terimini kullanmaktadır.

Etimoloji

Avar kelimesinin etimolojik kökenini açıklayan birkaç hipotez bulunmaktadır. Pers kültürünü inceleyen Vasily Abaev, kelimenin İran kökenli olduğunu iddia etmektedir. Kelime İran dilinde getirmek, sonuçlandırmak, geçiş yapmak anlamına gelmektedir. Ayrıca gezgin, serseri, mülteci gibi anlamlarda da kullanılmaktadır. Kafkas dillerinde sık kullanılan awarag kelimesi, peygamber, elçi, mesih anlamına gelmektedir. Türkçede ise avare kelimesi boş gezen, aylak, derbeder anlamındadır. Avrupalıların da Arap ve Bizans kaynaklarına dayanarak Avar adını verdiği bu kavmi Göktürkler Apar olarak adlandırmıştır, yazıtlarda açıkça Old Turkic letter R2.svgOld Turkic letter P.svg olarak yazmaktadır. Apar adı karşı koyan veya götürmek manasına gelmektedir. Mehmed Tezcan ise apar isminin tarihteki rolünü araştırdığı eserinde dönemin Ermeni kaynaklarında bu ismin kullanıldığını belirtmiştir. Benzer değerlendirmelerden yola çıkan tarihçiler Ermeni kaynaklarında bahsedilen Aparların Avarlar olduğunu kabul etmiştir. Tezcan eserinde fonetik açıdan Avarların Moğollardan gelmiş olamayacağını da belirtmektedir. Laslo Rasoni, Türkçe olarak basılan Tarihte Türklük adlı eserinde avar kelimesinin karşı koyan anlamında kullanıldığını yazmaktadır. Nemet'e göre ise awa ön ekinin Bulgarcadaki direnmek, karşı koymak anlamından avar isminin kaynaklandığını yazmıştır. P. Pelo'ya göre ise av fiili imha etmek, tahrip etmek anlamındadır, buna göre avar kelimesi tahrip eden anlamındadır. Ayrıca, Bizanslı tarihçiler Avar sözcüğünü yalnız Avarları değil, kimi zaman "Hunlar"'ı belirtmek için de kullandılar.

Dil

Avarların diline dair veriler oldukça azdır ve bu verilerin azlığı güvenilir yorumlar yapmaya engel olmaktadır. Yazılı kaynaklarda bulunan Avar unvanları ve kişi isimleri Altay dil ailesinde yaygın isimlerdir. Arkeolojik verilere göre Avarlara ait yazılı metinler çözülmeyecek kadar kısadır. Avar diline dair veriler içeren tek bir anıtta ise batık bir Nad-Sent-Miklosh define gemisinden çıkmış, ancak Yunan harfleriyle yazılı olan metin Rus dilbilimci E. Helimski, ekibi tarafından incelenen buluntulardan sonra kullanılan dilin Tunguzca olduğunu söylemiştir. Başka bir dilbilimci olan O. Mudrak ise dilin Bulgarcaya benzediğini iddia etmiştir. Macar tarihçi András Róna-Tas'a göre Avarlar ilk dönemlerden itibaren Türk dilinin bir lehçesini konuşmaktaydılar. Szarvas şehrinde bulunan iğne kutusundaki yazılar András Róna-Tas'a göre Türk dilinde yazılmıştır. Gábor Vékony bu yazıların Macarca olduğunu söylemiştir. Fakat bir sonuca ulaşılamamıştır.. 6. yüzyıl tarihçisi Menandros Protektor, Avarların konuştuğu dilin Hunların diliyle aynı olduğunu belirtmektedir. Dilin kökeni belirleyen etmenlerden biri olduğu varsayılırsa Avarların Ogur Türklerinin bir parçası oldukları öne sürülebilir.

Avarlara ait anıt
Nad-Sent-Miklosh define gemisinden çıkmış Avarlara ait bir anıt.

Siyasi Tarih

Avrupa'ya geliş

Bazı tarihçiler Avarlar ile Uarların aynı halk olduğunu söylemektedir. Uarhun ismi Bizanslı yazar Priskos'un eserlerinde de bulunmaktadır. Kendisi Hun İmparatorluğu'nun çökülmesinden sonra Sabirler bir Uarhun halkından bahsetmiştir. Eğer Uarhunlar Avarlar ise Avarlardan Avrupa'da ilk olarak burada bahsedilmiştir. Fakat kesin olarak Avarlar, 555 yılında Göktürk'lerin baskısıyla batıya doğru göç etmek zorunda kalır ve Aral Gölü ile İdil Nehri arasındaki bölgeye yerleşir. 557 yılında Avar atlıları, Kuzey Kafkasya'da görülmüşler ve buralardaki kabilelerle çatışma içine girmişlerdir. Bizans'ın müttefiki olan Alanlar ve liderleri Sarosija ile Bizans topraklarına girmeleri için Bizans hükümdarından izin istemesi konusunda anlaşan Avarlar, Konstantinopolis'e elçi göndermişler ve Bizans İmparatorluğu ile ilk ilişkilerini kurmuşlardır. Kandykom ismindeki elçinin önderliğindeki Avar heyeti Konstantinopolis'e giderek, kabilesinin durumunu şöyle anlatmıştır:

Sizin huzurunuza en onurlu ulus gelmiştir. Düşmanlarınızı rahatlıkla yenecek ve alt edecektir. Bu yüzden onlarla müttefik olmanız yararınızadır, onlar iyi muhafızlardır.

Bölgedeki siyasi durum Bizans İmparatorluğu'nun Avarlarla ittifak kurması için uygundur. 558 yılında Bizans ve Avarlar arasında müttefiklik antlaşması imzalanmıştır. Altın karşılığında asileri cezalandırma görevini üstlenen Avarlar, Kutrigurlar, Sabirler, Antoklar ve Onogurlar gibi bölgedeki birçok göçmen kavme üstünlük sağlamıştır. O dönemde Bizans'ın en büyük düşmanı olan Perslere karşı saldırmamışlardır. Ayrıca Bizans'ın onayını almaksızın Sasaniler ile müttefiklik ilişkisine girmişlerdir. Ardından Avarlar, Karadeniz kıyılarında Bizans'a düşman kabileleri de yendiklerinden ötürü, 562 yılı itibarıyla daha fazla yağmanın bulunduğu Tuna bölgesine, Karpatlara gitmişlerdir. Avarların Balkanlar'a ulaştıkları andaki atlı sayısının 20000 olduğu düşünülmektedir. Burada Avarlar, Bizans'ı zorlayan Antam kabilesine saldırdıktan sonra hakimiyet kurumuşlardır. Bizanslılarla diplomatik ilişkiler kuran Avarlar göç ettikleri yeni yerlerde hoşça karşılanıyorlardı.

Avarlar, Karadeniz'den sonra kuzeye saldırmışlardır. Tarihçi Efesli İoannes'a göre Avarlar o dönemde birçok halkı fethetmiş durumdadır. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından yüzüstü bırakılan Avarlar Almanya'ya yönelmiş (Hun İmparatoru Attila'nın bir yüzyıl önce yaptığı gibi) ve Baltık Denizi'ne dek ilerlemişlerdir. Ne var ki, Germenya'ya yönelik bu tehdit Frenkler tarafından durdurulmuş ve Batı Avrupa'nın uygunsuz hava koşullarıyla da boğuşan Avarlar oldukları yerde kalmışlardır. 565 yılında Thuringia'yı talan etmişler ve Frank kralı I. Sigibert'i esir almışlardır. Aynı yıl Bizans İmparatoru II. Justiniaus, artık Avarlara hediyeler gönderme politikasına son vererek Bizans'ın Avarların hizmetlerine artık ihtiyacı olmadığını düşünmüştür. Avarlar sonraki dönemde sürekli olarak barbar kavimlerle savaş halinde bulunmuştur.

Ovalık arazi göçebe Avarları daha mutlu etmekteydi. Bizans İmparatoru ise Don üzerindeki Utigileri yenen Avarlara bugünkü Sırbistan'ın bulunduğu toprakları vermiş, fakat Avarlar bu toprakları beğenmemiş ve Tuna Irmağı'nın güneyindeki Dobruca bölgesine inmek istemişlerdir. Bu istek ise Göktürklerle gizli bir anlaşma yapan Bizanslılarca engellenmiştir. Avarlar bunun üzerine ilgilerini Karpatya Ovası'na ve bu bölgenin sunduğu güçlü savunma hatlarına yönlendirmişlerdir. Ancak, bu bölgede o tarihte Gepidler oturmaktaydı. Ardından Avarlar, 567 yılında Gepidler'in ezeli düşmanı Lombardlarla işbirliği yaparak Gepid Krallığı'nın büyük bölümünü sona erdirmişlerdir. Zaferin hemen ardından Kağanları I. Bayan liderliğinde Avarlar, Zadunavja'yı merkez alarak Pannonia'ya yerleşmişler ve Lombardları Kuzey İtalya'ya göç etmeye ikna etmişlerdir. Kavimler Göçü'nün son büyük dalgasına önayak olmuşlardır. Yerleştikleri bu topraklardan Bizans'a bağlı toprakları yağmalamak için seferler düzenlemişlerdir. Bizans İmparatoru kendisini tehdit eden Gepidlerin yenilmesinden memnun olmuştur. I. Bayan, 568 yılında Bizans'ı tehdit ederek vergi istemiş ve isteğinin yerine getirilmemesi halinde Bizans topraklarını yerle bir edeceğini söylemiştir.

Barbar kavimleri birbirlerine karşı kışkırtmada başarı sağlayan Avarlar, Bizanslılarca Scythia Bölgesi'ne saldırmaya ikna edilmişlerdir. Bu teklifin bu denli cazip görünmesinin nedeni adı geçen bölgenin o ana dek fethedilmemiş olmasıydı. Bu bölgeyi ele geçiren Avarlar kısa süre sonra Panonya'ya geri dönmüşlerdir.

Böylece Avarlar, MS 600 yılı itibarıyla batıda bugünkü Avusturya'dan doğuda Pontik bozkırlarına uzanan bir imparatorluk kurmuşlardı.

Avar Kağanlığı

    Ana madde: Avar Kağanlığı

Yetenekli ve savaşçı liderleri I. Bayan komutasında Avarlar, bir süre Bizans'ın Slav saldırılarına sahne olan kuzeybatı sınırlarını korumak karşılığında Bizans'tan haraç almıştır. 587 yılında Bizans İmparatoru'nun Tiveri'nin kendisine gönderdiği takviye birliklerle I. Bayan, Slav kabilelerini Yunan Yarımadası'nda yenmiştir. Avarların kurduğu Avar Kağanlığı'nın toprakları batıda Thurungia'ya, güneyde İtalya'ya ve neredeyse Konstantinopolis'e yaklaşmışlardır. İlirya ve Dalmaçya'da hakimiyetlerini kurmuşlardır. En güçlü oldukları dönemde kağanlıkları Elbe Nehri'den Alplere, Karadeniz'den Adriyatik Denizi'ne uzanmaktaydı. Müttefiklik ve anlaşmalar vasıtasıyla Don Nehri ve Baltık Bölgesi'nde da hakimiyet kurmuşlar, sadece savaş ve ganimetle değil, ticaretten de vergi alarak zenginleşmişlerdir.

Avarlar, 626 yılında uzun süren Pers-Bizans savaşına dahil olmuş ve Slav kabileleriyle beraber Konstantinopolis'e saldırmış ancak başarılı olamamışlardır. Deniz kuvveti olmadan saldırıya geçen ve çok iyi savunulan şehri alamayan Avarlar geri dönmek zorunda kalmışlardır. Avarlara karşı oluşan Bulgarlar, Franklar ve Slav birliğiyle olan mücadeleler sonucu olarak gerileyen Avar Kağanlığı öncelikle Macar Ovasını, daha sonra ise Karadeniz kıyılarını ve Dalmaçya kıyılarını kaybetmiştir. Avar Kağanlığı'nın kesin yenilgisi ise 7. yüzyılın sonunda gelmiştir. Frank kralı Charles'a karşı ayaklanan Bavyera Prensi II. Tassilo'nun yardım çağrısıyla savaşa dahil olan kağanlık, 788 yılında Bavyera ve Kuzey İtalya'yı işgal etmiştir. Böylece Franklar ile Avarlar arasındaki uzun sürecek bir savaş başlamıştır. 791 yılında Slovenlerin, Hırvatların da dahil olduğu Frank ordusu, Avarlara karşı büyük bir saldırı düzenlemiştir ve Avar Kağanlığı topraklarına fetih için girmişlerdir. Avarlar arasında savaşta alınan başarısızlıklardan ötürü bir iktidar kavgası yaşanırken 796 yılında Avarların Transilvanya'daki merkezi ele geçirilmiştir. Düşmanları olan Avarları kötü durumda yakalayan Bulgarlar da durumdan faydalanmak istemişlerdir. Avar liderleri her şeye rağmen savaşmışlar ve umutsuz durumda teslim olmayı reddederek neredeyse tüm Avar soylularının yok olmasına sebep olmuşlardır. Avar Kağanlığı'nı her ne pahasına olursa olsun ayakta tutmak isteyenler direnişi devam ettirse de Avar toprakları yağmalanmış ve bu devlet yıkılmıştır.

600'lü yıllarda Avar Kağanlığı
600'lü yıllarda Avar Kağanlığı

803 yılında tüm Avar toprakları Bulgarlarca ele geçirilmiş ve Bulgarlarla Avarların çok yakın kabileler olmaları Avarların bunlar içerisinde asimile olmasını hızlandırmıştır. Avarlar bundan sonra kabile olarak Bizans'a karşı Bulgar kabilelerinin yanında savaşmışlardır. Franklar boyun eğdirdikleri Avarlara doğuda bugün Macaristan'ın Szombathely kentinin bulunduğu yeri içeren toprakları vermişlerdir. Burada tekrar gelişen ve güçlenen Avarlar, Frank hükümdarlarına karşı yeniden isyan bayrağını kaldırmışlardır. Frank hakimiyetine karşı başkaldıran kabileden 822 yılı kaynakları bahsetmektedir. 9. yüzyıl boyunca ise Avarlar; Slav ve Cermen yerleşimcilerin arasında erimişlerdir. Buna rağmen, bulgulara göre Avarlar 10. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürebilmişlerdir.

Ekonomi

Avarların ekonomik sistemi zayıftır ve göçebe hayvancılık üzerine kuruludur. Tarım, Avarlarda gelişmemiş, ancak onlara bağlı kabilelerde görülmektedir. Alman Türkolog Josef Markwart, şunları söylemiştir:

Avarlar göçebe oldukları için zapt ettikleri yerlere çiftçileri yerleştirmek menfaatleri icabı idi.

Kölelik Avar toplumunda çok yaygın değildir. Köleliğin yaygın olmadığı özellikle 6. yüzyıldaki bir fetihten sonra Avarların esir ettikleri yaklaşık 10 bin kişiyi öldürmelerinden anlaşılmaktadır. Avarlar bir süreden sonra asker yetiştiren bir kavime dönüşmüştür. Avarlara ait mücevher eşyaları çok estetiktir ve sanat alanındaki ilerlemeyi göstermektedir. Avarlar çok güzel halılar, işlemeler meydana getirmiş, ayrıca gümüş işlemeciliğinde ilerlemişlerdir. Tüm Avrupa'da Avarların özel kemerleri aranmaktadır. Avar sanatında Türk, Pers ve Çin izleri görülebilir.

Ordu

Avarlara ait silahlar ve zırhlar Alman ve Bizans tarzlarını andırmaktadır. Avar ordusunun temel gücü süvaridir. Avrupa'daki şövalye geleneğinin bu tür süvarilerden geldiği öne sürülmektedir. Avrupa kavimleri ilk kez Avarlarda üzengiyle tanışmış, ayrıca süvari kılıcını da ilk onlarda görmüştür. Avar soylularının miğferleri diğerlerinden farklı olurdu. En yetkili komutan olan kağanın iktidarı toplanan ulusal meclis tarafından verilmekteydi. Kağanın eşine hatun, kağanın yardımcılarına ise tudun denirdi. Tudunlar büyük çoğunlukla ülkenin başka bölgelerindeki yöneticilerden oluşurdu. Bölgelerde ise yerel soylular, tarkanlar bulunurdu. Tarkanlar çeşitli düzeyde kabile liderleriydi. Kabile ve kağanlık hayatında yaşlıların ayrı bir yeri olurdu. Burada bahsedilen terimlerin birçoğu Türklerde görülen terimlerle aynıdır. Bu yönde yapılan araştırmalarda ise Avarların doğrudan Asya'yı terk ederek göçen bir Türk kabilesi olduğu tezinin doğru olduğuna ait kanıtlar bulunmamaktadır. Sonradan Avar ismini alan kabilelere nazaran gerçek Avarlar kağanlıkta azınlıktadır. Bu karışıklık yüzünden Avarların etnik bileşiminin anlaşılması zordur. Avar Kağanlığı da göç eden uluslar içinde bir tanesidir. Avarların yarattığı ortamda onlara bağlanan birçok kabile asimile olmuş ve karışmışlardır. Avarların savaş taktikleri Moğolların savaş taktiklerine benzemektedir. Sürekli düşmanı rahatsız ederek yakından savaş yerine uzaktan ok saldırıları ve beklenmedik anda süvari hücumu tercih edilmektedir. Saldırının tarzı belirsiz olduğundan düşman sürekli olarak moralsiz bırakılacak ve beklenmedik saldırılarla ordusunun dağıtılması başarılacaktır. Bizanslılar Avarların saldırı taktiklerini yıllarca incelemişler ve bu taktikleri benimsemişlerdir, ayrıca Avarlardan üzengiyi almışlardır. Ayrıca Avarlar süvariye karşı başarısız olsa da ormanlık alanda savaşmak için Slav piyadelerini de yetiştirip kullanmıştır. Avarların özel uçlu okları 500 metreden hedefi öldürebilmekte, 200 metreden ise metal zırhı delebilmektedir. Avar okçuları dakikada yirmi ok atabilirdi.

Avar askerleri
Avar askerleri temsili resmi

Antropolojik veriler

Çıkık burun ve çene kemiklerinin yanı sıra uzun boylu sarışın erkeklere ait kalıntılar bulunmuştur. Buluntuların arasında Sarmat, Kafkasya ve Türk halklarına ait örnekler de bulunmuştur ama sıklık olarak azınlıktadır. Mezarların yapısına göre yapılan değerlendirmelerde sosyal yapı olarak Moğollarla benzerlikler bulunmuştur. Uzmanlar arasında buna karşı çıkanlar olduğu gibi (Gumilyovym), onaylayanlar da bulunmaktadır (Istvan Erdeji). Muhtemelen Avrupa'ya ilk ayak basan Avarlar çekik gözlüydüler ve Cermen kavimleri, Sarmatlar, Baltlar içerisinde asimile oldular.

Kültür

Avarlar, Cermen kabilelerinden Bavarialılarla temas etmiştir. Bavaria kelimesinin ise Beyaz Avarlar veya Asil Avarlar anlamına geldiği iddia edilmektedir. Ayrıca eski Yunan şehirlerinden Navarin'in isminin de eis ton Avarinon (burada avarlar vardı) anlamına geldiği söylenmektedir. Arnavutluk'taki Antivari'nin Civitas Avarorum (Latince: Avarların topluluğu) olan ismi de Avarlardan gelmektedir. Ayrıca J. Markwart, O. Pritsak, V. F. Minorsky, V. M. Bejlis, M. G. Magomedov ve Т. M. Ajtberov gibi tarihçilerin geneli tarafından kabul edilen teze göre Kafkaslarda ve özellikle Dağıstan'da Avarların bulunmuş olduğudur. Afganistan'daki Kunduz bölgesi ortaçağda Var-Valiz (Avarların şehri) olarak bilinmekteydi. Çin kaynaklarında ise bu şehirden Ahuan diye bahsedilmektedir. Birçok Slav dilinde Avar kelimesi büyük, dev anlamına gelmektedir ve özellikle edebiyat eserlerinde ve bilgisayar oyunlarında doğaüstü yaratıklar için kullanılmaktadır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski