düşmek

 

düşmek

düşmek kelimesi ne demek TDK sözlük anlamı ve açıklaması nedir?

düşmek, -er

1. -e Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek:

      "Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." - Reşat Nuri Güntekin

2. -den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek:

      "Çocukken ağaçtan düşüp ayağım kırılmıştı da ağlayamamıştım." - Sait Faik Abasıyanık

3. -e Yere devrilmek, yere serilmek; boylamak (I):

      Çocuk koşarken yere düştü.

4. -e Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak.

5. -e Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak.

6. -e Kar, yağmur vb. yağmak:

      Dağlara kar düştü.

7. -e Vurmak, değmek, rastlamak:

      "İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyordu." - Ömer Seyfettin

8. nesnesiz Vakti gelmeden ölü doğmak.

9. -den Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak:

      Kitabın yeni baskısında buradan bir kelime düşmüş.

10. nesnesiz ► eksilmek:

      "Gündelikleri yarı yarıya düşmüştü." - Necati Cumalı

11. -e Aşırı ilgi veya sevgi göstermek:

      Sen bu işin üstüne çok düştün.

12. -e Uğramak, kapılmak:

      "Kadınlar yeni baştan telaşa, heyecana, korkuya düştüler." - Aka Gündüz

13. -e Yakışmak, uygun gelmek:

      Bu resim buraya iyi düştü.

14. -e Yakışık almak:

      "Bize düşen, medeniyetin zorlamaları karşısında bir ayıklamayı başarabilmek olmalıdır." - İsmet Özel

15. -e Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak:

      "Bana arada bir bakkaldan tuz, limon almak düşüyor, o kadar." - Haldun Taner

16. -e Bir yerde bulunmak:

      "Birlikte evden çıkmışlar, limanda iskelenin karşısına düşen kahveye doğru yürümüşlerdi." - Necati Cumalı

17. -e Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak:

      "O asker, gittiğimiz yerde bir aralık benim bölüğüme düşmüştü." - Reşat Nuri Güntekin

18. -e Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak:

      Mirastan ona bu ev düştü.

19. -e Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak:

      "Bu yaşta mahkemelere düşmek..." - Sait Faik Abasıyanık

20. nesnesiz İşbaşından uzaklaşmak:

      Kabine düştü.

21. nesnesiz Hızı, gücü, değeri azalmak:

      Arabanın hızı düştü. Paranın değeri düştü.

22. nesnesiz Isı, basınç, ateş vb. eksilmek, azalmak:

      "İki gün içinde ateş düştü; ağrılar, sızılar hafifledi." - Reşat Nuri Güntekin

23. nesnesiz Düşkün, fakir vb. duruma gelmek:

      "Babam balıkçı amma vaktiyle zenginmiş efendim. Sonradan düşmüş." - Reşat Nuri Güntekin

24. -e Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek:

      "Bir rastlantı sonucu aralarına düşmüştüm." - Haldun Taner

25. -e Belirli zamana rastlamak:

      "Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması bu tarihlere düşer." - Memduh Şevket Esendal

26. nesnesiz Fırsat çıkmak:

      Bir kelepir düştü.

27. nesnesiz Olmak, olumsuz bir duruma girmek:

      Yorgun düşmek. Zayıf düşmek. Şehit düşmek. Esir düşmek.

28. nesnesiz Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak:

      "Medine'nin düştüğünü söylemek istedim." - Falih Rıfkı Atay

29. -e Bazı deyimlerde "yürümek, birlikte gelmek" anlamlarında kullanılan bir fiil:

      Önüne, peşine, arkasına düşmek.

30. nesnesiz Kötü yola girmek:

      "Düşmüş kadınları bu dönemin yazarlarının yücelterek duygudaşlıkla çizdiklerini görüyoruz." - Metin And

31. -e Alışmak, müptela olmak.

32. -e, teknik Telefon, sanal ağ vb. alanlarda bağlantı kurmak.

Tarih Terimleri Sözlüğü - 1974

Türkçe: Sukut

1. İş başından ayrılmak, çekilmek zorunda kalmak. 2. Düşman eline geçmek.

Kelime Kökeni

Arapça mlw kökünden gelen imlāˀ إملاء  "dikte etme, yazı yazdırma" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Aramice/Süryanice mlē מל  "1. dolu, 2. herekeli yani sesli harfleri bildiren noktaları doldurulmuş yazı" sözcüğünün ifˁāl vezni (IV) masdarı olabilir; ancak bu kesin değildir. Bu sözcük Aramice/Süryanice #mly מלי  "doldurma" kökünden türetilmiştir.

Tarihte En Eski Kaynak

[ Mukaddimetü'l-Edeb (1300 yılından önce) ]

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski