tesettür

 

tesettür

Hicap (Arapça telaffuz; [ħɪˈdʒaːb] veya modern kullanımda tesettür) Müslüman kadınların giyim ve örtünme davranışlarını ifade eder. İslami örtünme birçok biçimde olabilir. Başörtüsü ise genellikle özellikle başı ve boynu saran, saçları örten ancak yüzü görünür halde bırakan bir tarzı ifade eder.

Hicab uygulaması, kadının özgür iradesiyle yaptığı bir seçim olabileceği gibi onu bir eğitim, sosyal hayat, çalışma, ihtiyaçlarını temin etme, kendi giyim ve insan ilişkilerinde kişisel tercihlerini kullanabilme gibi temel hak ve özgürlüklerinden mahrum eden uygulamaların merkezi olabilmektedir. Geçmişte ve günümüzde bazı İslami topluluklarda kadınlar hicap anlayışının bir parçası olarak, kadınlar dince uygun görülen giyimleriyle bile kendi başlarına çarşıya-pazara çıkamaz. Kadınlar ile ancak bir perde veya geleneksel mimaride görülen kafes arkasından konuşulur. Kadın bu durumda da kaba bir ses tonu ile konuşmak durumundadır.

Giyim konusunda bilinen en eski hukuki düzenleme, Hammurabi ve Orta Asur kanunlarında yer almıştır. Kanun metnine göre, başörtüsü, sokağa çıkan, başka bir deyişle kamusal alana giren hür kadınların bir sembolü olarak tanımlanmış ve hukuki güvence altına alınmıştır. Buna göre köle kadınlar ve fahişeler kesinlikle başlarını örtmeyeceklerdir. Kadınlar örtünerek bu kuralı ihlal ettiklerinde onları görüp ihbar etmeyenlerle birlikte cezalandırılmaktaydılar.

Hicab terimi başlangıçta bir bölmeyi, bir perdeyi belirtmek veya genel olarak İslami iffet ve kadınların giyim kuralları için kullanıldı. Kuran ayetlerinde, hicab, Muhammed ziyaret edenlerle Onun eşlerini ayıran bir perdeyi ifade eder. İfade, kısıtlamanın kadınların tümüne değil, yalnızca Muhammed'in eşlerine yönelik olduğu şeklinde anlayışlara da yol açmıştır. Diğer yerlerde ise kamusal alanda erkeklerden soyutlanmasına veya metafizik olarak "insan veya dünyayı Tanrı'dan ayıran perde" anlamına gelebilir. Kuran'da başörtüsü için kullanılan terim Himār'dır.

Osman Hamdi Bey - Kur'an Okuyan Kız tablosu
Ünlü Osmanlı ressamı Osman Hamdi Bey'in "Kur'an Okuyan Kız" tablosu (1880)


Kuran Müslüman kadın ve erkeklere iffete uygun hareket etmelerini söyler ve iffet sadece giyim ile ilgili bir konu değildir. İslam ve Müslüman Dünyası Ansiklopedisi'ne göre iffet, erkeklerin ve kadınların "bakışları, yürüyüşleri, kıyafetleri ve cinsel organları" ile ilgilidir. Hicab iffet ve kadın mahremiyetini ilgisiz erkeklerden korumak için öncelenir.

Avrupa ve Müslüman dünyadaki diğer bazı ülkeler, kamuya açık yerlerde veya belirli yerlerde örtünme türlerinin bir kısmını veya tamamını yasaklayan yasalar çıkardı. Dünyanın farklı yerlerindeki kadınlar da örtünme konusunda resmi olmayan baskılara maruz kaldı. Müslüman Reform Hareketi, Kuran'ın hicabının sadece "engel" anlamına geldiğini ve hem erkekler hem de kadınlar bağlamında kullanıldığını savunur. Onlara göre cilbab ve Himar İslam öncesi kıyafetlerdi ve Kuran yeni bir kıyafet zorunluluğu getirmek yerine sadece bunların nasıl giyileceğini tavsiye etmişti.

Kadınlarda örtünme örnekleri
Kadınlarda örtünme örnekleri

Bazı kesimler İslamda örtünmeyi bir zorunluluk değil, tavsive olarak algılama eğilimindedirler. Konuyu zorunluluk olarak ele alanların arasında da örtünmenin ne kadarının zorunluluk olduğu gibi konularda fikir birliği yoktur. Ayrıca şeriat hukukunda erkeklerde olduğu gibi esire veya cariye kadınların giyim kuralları, dini ve toplumsal hakları ve sorumlulukları hür kadınlardan tamamen farklıdır. (Ayrıca bakınız:İslamda kadın)

Bazı İslami hukuk sistemleri, hicabı yüz ve eller dışında kalan her şeyi örten giyim olarak, bazıları ise yüzü ve elleri dahil tüm vücudunu kapsayan bir emir olarak kabul ederler. İran ve Afganistan'da kadınların başörtüsü takması kanunen zorunludur. Suudi Arabistan'da kanunen zorunlu değil, ancak Veliaht Prens Muhammed bin Salman, kadınların yine de "terbiyeli ve saygılı kıyafetler" giymesi gerektiğini ifade etti. Gazze'de Birleşik Liderliğe (UNLU) bağlı Filistinli cihatçılar, kadınlar için başörtüsü dayatma politikasını reddetti. Şeriat kurallarının uygulandığı bazı İslam ülkelerinde hicap ve tesettür kuralları çerçevesinde kadınların bir erkek yakınları olmadan sosyal yaşama katılmaları, yalnız başına seyahat etmeleri engellenir; günlük yaşamdaki birçok faaliyet için erkeklerden izin alması beklenir.

Günümüzde hicap anlayışı çerçevesinde kadın eğitimine ve Onun sosyal hayata katılımına şiddetle karşı çıkan Köktendinci terör örgütleri İslam dünyasında varlığını sürdürmekte, eğitim kurumlarına ve özellikle kız öğrencilere karşı saldırılar düzenlemektedirler. (Bak. Taliban, Boko Haram, Malala Yusufzay

{tocify} $title={İçindekiler}

Etimoloji ve kavramlar

    Ana maddeler: Başörtüsü, Cilbab, Hımar, Türban ve Çarşaf (giyim)

Arapça: سَتْرَةٌ setr (s-t-r) "örtmek", tesettür ise örtünmek anlamına gelir.

Hicab; Tesettür ile aynı anlamda Arapça ve Farsça yayınlarda tercih edilen bir terim dir. H-c-b kökünden türetilen kelime, fizikî örtünme yanında mahremiyet, ahlâk, utanma gibi kavramları da ifade eder. Türkçede mahcubiyet utanma anlamındadır.

Hımar; humur sözcüğünün çoğuludur ve örtü, perde anlamındadır. Arapçada içkiye hamr isminin verilmesi de aklı örtmesi ve gizlemesi ile bağlantılanır.

Cilbab; Bu kavram batılı dillere daha çok "pelerin ya da büyük şal" olarak tercüme edilirken Diyanet İşleri Başkanlığı'nın mealinde "bedeni örtecek elbise" olarak tercüme edilmiştir. Cilbab dış elbise olarak tanımlanır.

Türban; farklı toplumlarda kullanılan bir başörtüsü çeşididir; ayrıca tarih boyunca bir erkek başlığı olarak da ön plana çıkmıştır. Tesettür belirli bir giysiyi betimlemez iken, türban belirli bir giysinin ismidir.

İslami metinlerde

Kur'an

    Ana maddeler: Kur'an, Tefsir ve Kur'an mealleri

Kuran’da tesettürle ilişkilendirilen ayetler Türkçeye anlamlarını da değiştirecek şekilde farklı tercümelerle çevrilen, Nur ve Ahzab surelerinde yer alan ayetlerdir. Kuranda kullanılan kelimeler tesettür veya hicab değil, Himar ve cilbab'tır.

" Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, "cilbab"larından üzerlerine alsınlar. Bu, tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri için en uygun olanıdır."(Ahzap:59) (Not: İbni Kesir'inde ifade ettiğine göre cilbab, kullanan kadına o dönem anlayışında "hür ve fuhuş yapmayan kadın" anlamında bir tanınma sağlıyordu.)

İslam yorumcularının görüş birliğine göre bu ayet Medineli kadınların cinsel tacize uğramasına atıfta bulunmaktaydı. Taberînin İbn Abbas'tan yaptığı alıntıya göre de ayet özgür kadınlarla ilgiliydi.

Kuranda erkeğin iffeti ile birlikte ele alınan kadın örtünmesinin ayrıntıları Sure 24 :30-31'de geçenlerle sınırlıdır.

"Mümin erkeklere de ki, bakışlarını yere indirsinler ve avret yerlerini korusunlar,.... Ve mü'min kadınlara söyle: Onlar da bakışlarını sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, görünenin dışında kalan ziynetlerini göstermesinler; örtülerini, cepleri (جيب; çoğ:cüyub; meallerde yaka, omuz, göğüs anlamı verilen kelime birçok Ortadoğu dilinde ortak olarak kullanılan cep'tir.) üzerine örtsünler. Süslerini Kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, ellerinin altında bulunan kölelerden, erkeklikten kesilmiş hizmetçilerinden ve kadınların mahremiyetlerine henüz vakıf olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Saklı ziynetlerini fark ettirmek için de ayaklarını yere vurmasınlar" (Nur:31)

"Kadınlardan evliliği ummayıp da oturmakta olanlar, süslerini açığa vurmaksızın elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir sakınca yoktur. Yine de iffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır" (Nur:60)

Tesettürün en ileri boyutunda kadın tanınamaz
Tesettürün en ileri boyutunda kadın tanınamaz; Nikab ve eldiven ile tüm vücut kapatılır. Bazı yorumcular Ahzab 59'da geçen "tanınmaları" ifadesinde kastedilenin kadınların "tanınmamaları" olduğu düşüncesindedirler ve ayeti kadınların el ve yüz dahil bütün vücutlarının örtülmesini emreder bir ifadeyle çevirirler.

Tercüme ile ilgili sorunlar ve yorumlar

Ahzap:59 ve Nur:31 ayetleri tercüme yazarları tarafından metindeki örtünmenin amaç ve kapsamını da değiştiren farklı şekillerde tercümelerle verilir.

Nur: 31 de geçen "Khımar" kelimesini gelenekçiler baş örtüsü, geleneği reddeden Kur'ancılar ise baş ile ilgisi olmayan salt "örtü" olarak çevirir. Ayette örtülecek yeri ifade eden "جُيُوبِهِنَّۖ cuyub" (tekili ceyb) (= cepler, birçok dilde ortak ve aynı anlamda) kelimesi çoğunlukla omuz veya yaka olarak verilirken, Yaşar Nuri Öztürk "göğüs yırtmacı" nı tercih eder.

Hamdi Yazır Ahzab 59 ayetinin "hür kadın"ları ilgilendirdiğini söyler ve "Cilbâb; vücudu baştan aşağı örten çarşaf, ferace, car gibi dış örtünün adıdır" der. Prof.Dr. Süleyman Akdemir bu ayet'in üslubuna dikkat çekmekte ve bu ayette emir değil tavsiye niteliğinde ifade kullanıldığı üzerinde durmaktadır. Yaşar Nuri Öztürk'e göre de ayet dışarıda ve hür-cariye ayrımıyla asayişi sağlamak için getirilen bir giyim tarzı ile ilgiliydi.

Cristoph Luxenberg' göre ayet kadınların "kemerlerini bellerine takmalarını" söyleyen, (mecazi olarak iffetin korunması) bir ifadeye sahipti. (O'na göre kelimelerin işaret ettiği anlamlar şöyledir: Humur; Kemer, Ceyb; cep, cinsel organ, وَلْيَضْرِبْنَ (vursunlar, ifade örtsünler diye çevriliyor) taksınlar)

Cariye
Cariye Ulemanın çoğunluğuna göre cariyenin tesettürü erkekler gibi “diz kapağı ile göbek arası”nın örtülmesinden ibarettir.


Bazı yorumcular Nur 31'i de geçen süs ifadesini kadın bedeni -ve bunu da bütün vücuda yayarak- kabul ederek, örtünmenin vücudun tamamını kapsamasını, ayetin, kendiliğinden (doğal olarak) açığa çıkan kısımları istisna eden ifadesinin de zorunluluk ise sınırlandırırlar ve ayete yüz ve el gibi kısımların açılmasına ruhsat verecek şekilde meal vermeyi tercih etmektedirler. Bazı hadislerle de desteklenen bu anlayışa göre kadın burka, peçe benzeri giysilerle tamamen örtünür. Bu görüşteki yorumculara göre zorunlu olarak dış ortama çıkması durumunda izin verilebilecek yegane açıklık, kadının tek gözünün açılabilmesinden ibarettir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır alimlerin, Mevdudi ise Hanefi fakihlerin çoğunluğunun "kendiliğinden açığa çıkan" (ve örtünmeden istisna edilen) ifadesinden El ve yüzü anladığını söyler.

İbn Kesir, örtünmenin Müslüman olmayanlar için geçerli olmadığını ifade ederek, Süfyan es-Sevrinin kendilerini süsleyen gayrimüslim kadınlara bakmaya izin verildiği, ancak şehvetten kaçınmak için izin bundan kaçınmanın gerekli olduğu yorumlarını aktarır.

Kurtubi, âyetin hür kadınlar için olduğu konusunda Taberî ile mutabıktır. Doğru görüşün cilbabın bütün vücudu örtmesi olduğunu bildiriyor. Sahabe'den de bunun bir rida'dan (vücudu örten bir şal veya sargı bezinden) daha uzun olmadığını söylediğini aktarır. Ayrıca peçe veya başörtüsünü cilbab olarak gören bir azınlık görüşü de bildirmektedir. İbn Arabi, aşırı örtünmenin bir kadının tanınmasını imkansız kılacağını düşünmüştü. Ancak hem Kurtubi hem de Taberi, tanıma kelimesinin özgür kadınları ayırt etmekle ilgili olduğu konusunda hemfikirdir.

İbn Hayyan, İbn Hazm ve Nasiruddin el-Albani gibi bazı alimler, ayetin yaygın açıklamasını sorguladılar. Hayyan, "inanan kadınlar" ın hem hür hem de köle kadınlara atıfta bulunduğunu, şehveti daha kolay artıran köle kadınların dışlanmalarının açıkça belirtilmediğine inanıyordu. Hazm da bunun Müslüman köleleri kapsadığına inanıyordu, ona göre bu bir köleyi taciz veya (özgür bir kadınla olduğu gibi) zina etmemek yasasını çiğnemek olurdu. Muhammed'e atfedilmeyen hiçbir şeyin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti.

Kuran'da hicâb kelimesi kadın giyiminden ziyade mekansal bir bölme veya perdeyi ifade eder. Muhammed'in eşlerini evine gelen ziyaretçilerden ayıran perdeye atıfta bulunan (33:53) ayetinde olduğu gibi. Kelime tanrı ile ölümlüler, zalimler ve salihler (7:46, 41:5), müminler ve kafirler (17:45) ve karanlıklar ile ışık (38:32) arasındaki ayrımı ifade etmekte de kullanılır.

Hicabın kadın-erkek arasında bariyer olarak yorumlanmasıyla üç tipte ayrım ortaya çıktı. Kadın giyim ve yaşam alanları yanında erkeklerle konuşma ve fiziksel temasın engellenmesi, zorunlu durumlar için ise ahlaki baskı.

Görsel bir bariyer bir şeyi gözden gizlemeye hizmet eder. Seçkin kadınlar için rahatlık ve mahremiyet sağlayan bir alan (Harem) yaratmak için fiziksel bir bariyer kullanılır. Muhammed'in eşlerine ve onları ziyaret eden Müslüman erkeklere atıfta bulunarak kalplerin saflığı ifadesi gibi ahlaki bir engeldir.

Muhammed'in hayatında

Eldeki kanıtlar, örtünmenin Suriye ve Filistin gibi komşu ülkelerde olduğu kadar yaygın olmasa da, özellikle şehirlerde zaten var olduğunu, Arabistan'a Muhammed tarafından getirilmediğini göstermektedir. Yunan, Roma, Yahudi ve Asurlular arasındaki uygulamaya benzer şekilde, kullanımı yüksek sosyal statü ile ilişkiliydi. Erken İslami metinlerde, hicap terimi, örtünme ve inziva (kadının eve hapsedilmesi) arasında ayrım yapmaz ve "peçe" veya "perde" anlamına gelir. Kuran'da kadın giyimine özel olarak atıfta bulunulan ayetler, kadınların erkeklerin yanında avret yerlerini korumalarını ve iffeti emreden ayetlerdir.

Çağdaş başörtüsü anlayışı, 627 de gerçekleştiğine inanılan Sure 33:53'teki "başörtüsü ayeti"nin vahyine dayandırılır. "(O'nun kadınlarından) bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, sizin ve onların kalbleri için daha temizdir."

Ancak bu ayet genel olarak kadınlara değil, sadece Muhammed'in eşlerine yönelikti. Muhammed'in nüfuzu arttıkça, o zamanlar kendi evi olan camide daha fazla ziyaretçi ağırladı. Çoğu zaman, bu ziyaretçiler geceyi eşlerinin dairelerinden sadece birkaç metre uzakta geçirdiler. Bu ayetin eşlerini bu yabancılardan korumak için yazıldığı yaygın olarak anlaşılmaktadır.

Muhammed'in yaşamı boyunca, peçe takma terimi olan darabat al-hicab, "Muhammed'in karısı olmak" ile birbirinin yerine kullanılmıştır.

İslamlaştırılan Zerdüşt efsaneleri üzerine eklenen tesettür hikayesi; Muhammed, Miraçta Burak ve Cebrail'le birlikte cehennemi ziyaret eder ve "utanmaz kadınların" saçlarını yabancılara gösterdikleri için ebediyen cezalandırıldıklarını görür.

Hadislerde ve sünnette örtünme

    Ana maddeler: Hadis, Hadis Eleştirisi ve sünnet

Hadis, Kuran ayetlerinin yorumlanmasına yardımcı olarak ayrıntıların belirlenmesinde ve fakihlerin hüküm çıkarmada kullandıkları önemli bir kaynaktır. Hadisler Muhammed'in ölümünden 1- 2 asır sonra yazılan ve bir ravi zinciri ile Muhammed'e isnad edilen sözlerden oluşur. Bazı dini anlayışlarda referans değerleri tartışılan bu sözler değişik hadis külliyatlarında toplanmışlardır. Sünni anlayışa göre altı temel hadis kitabının adı olan Kütüb-i sitte'de farklı başlıklarda örtünmeyle ilgili hadislere yer verilmiştir. Ayşe bint Ebu Bekir'den rivayet edilen bir hadis şu şekildedir;

"Resûlüllah bileklerinin dört parmak yukarısını işaret ederek:“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadına ergenlik çağına varınca yüzü ve şuraya kadar elleri dışında herhangi bir yerini açması helal değildir."

Yine Ayşe bint Ebu Bekir'den rivayet edilen bir hadise göre, Ebu Bekir'in kızı Esma ince bir elbise ile peygamberin huzuruna girmişti. Peygamber yüzünü başka yöne çevirdi, yüzünü ve avuçlarını göstererek şöyle dedi; "Ey Esma! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şurası ve burası dışında kalan yerlerinin görünmesi uygun değildir."

Buharî, Ebu Dâvud, Nesaî'den gelen hadislere göre Peygamber zamanında kadın ve erkekler aynı su kapından abdest almaktaydılar. Ebu Dâvud'un eserinde: '‘Kadın ve erkek, ellerimizi aynı kaba sarkıtıp daldırarak toplu halde abdest alırdık'' denmektedir. Bazı ilahiyatçılar bu ifadelerden Muhammed zamanında kadınların erkeklerin yanında abdest aldıkları, abdestte yıkanan veya meshedilen kol, el, ayak, yüz, baş, boyun gibi organların açıklığı konusunda dinen bir sorun olmadığı yorumlarına ulaşmışlardır.

Bir başka rivayette ise Ömer başını örten bir cariye gördüğünde, ona sopasıyla vurarak, "Başörtüsünü at! A kokmuş!" demiştir. Bazı rivayetlerde "Hür kadınlara benzemek mi istiyorsun?" ilâvesi de vardır. Bundan yola çıkarak İslam'da başörtüsünün sınıf farklılığı ile ilgili bir konu olduğu da tartışılmaktadır.

Aişe'nin rivayet ettiğine göre,

...Ensar erkekleri Ensar'ın kadınlarına gittiler ve onlara Allah'ın indirdiği sözleri okudular. Her erkek karısına, kızına, kız kardeşine ve diğer kadın akrabalarına okudu. İçlerinden her kadın, Allah'ın indirdiğine inanarak ve imanından dolayı kalkıp süslenmiş bezileri aldı ve ona sarındı. Resûlullah'ın arkasında başları üzerinde kargalar varmış gibi sarılı göründüler.

Benzer bir hadis Ebû Davud 32:4090 ta yer alır. Bu hadiste, tesettürle ilgili ayetlere karşılık olarak ensar kadınlarının "başlarında kargalar varmış gibi" dışarı çıktıkları anlatılır. Bu rivayetlerde siyah giysilerden ("başlarında kargalar") bahsedilse de, diğer rivayetler peygamber eşlerinin de sarı veya gül rengi gibi başka renklerde elbiseler giydiğini ifade eder. Tesettür ile ilgili diğer hadisler şunlardır:

  • Safiye binti Şeybe anlatıyor : "Aişe şöyle der ki : "peçelerini cüyüb'lerinin üzerine çeksinler" nazil olduğu zaman, bel örtülerini kenarlarından kestiler ve kesilen parçalarla örtündüler.'" Sahih-i Buhari, 6:60:282 , 32:4091 Metinde kullanılan kelime فَاخْتَمَرْنَ (örtündüler) idi. Ancak hadisin başlarını ve yüzlerini kesilmiş bezlerle örttüler" olarak tercüme edilmesi ile yüzü örtmenin farz olup olmadığı konusu tartışılmaya başlandı. Örneğin Feth ül-Bârî'dir'ye göre ifade yüzün örtülmesini de içeriyordu.
  • Yahya, Malik'ten, Muhammed ibn Zeyd ibn Kunfud'dan, annesinin, Peygamber'in eşi Ümmü Seleme'ye, "Bir kadın namazda hangi elbiseyi giyebilir?" Diye sordu. "Himār ve diri" ( الدِّرْعِ 'bir kadın giysisi', aşağı uzanır ve ayaklarının üstünü örter) diye cevap verdi.Muvatta kitap 8 hadis 37.
  • Aişe'den rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demişti: "Hayız çağına ulaşan kadının namazı, himârsız kabul olmaz." Sünen-iTirmizi 377.

Giyimin kodlanması

Fıkıh ve şeriat hukukunda

    Ana maddeler: Fıkıh ve Şeriat

Tesettürü dini bir emir olarak algılayan din yorumlarında ayrıca bu emrin kimleri ilgilendirdiği üzerinde de durulur. Buna göre cariyeler, ergenliğe kadar kız çocukları ve adet görmekten ve cinsel cazibeden kesilmiş yaşlı kadınlar ve akıl hastaları kapsam dışı tutulur. Bu yorumlara göre ayrıca süslü, transparan ve vücut hatlarını belli eden giysiler tesettür mantığına aykırı bulunur. İçi gösteren kumaşlar, kadın giyiminde olduğu gibi, erkekte de kullanılmaz. Hanefi, Şafii ve Malikilerin anlayışında Şeriat kurallarına göre Hünsa olarak tanımlanan ara cinsiyet (hermafroditler, interseksüeller) kadınlar gibi örtünmeye zorlanır. Hanbelilere göre ise onun örtünmesi erkek gibidir.

Kur'anda tesettür'e uymama ile ilgili herhangi bir yaptırım öngörülmemesine rağmen Şeriat hukukunda tesettür kurallarına uymama günah veya büyük günah olarak değerlendirilir ve bu duruma uygun tazir cezaları uygulanabilir. Bu ceza basitçe bir azarlamadan, direnç halinde sopa, hapis veya sürgün gibi hakimin takdir edebileceği farklı uygulamalara kadar değişiklik gösterebilir.

Modern Müslüman alimler genellikle kadınların toplum içinde el ve yüzleri hariç her şeyi örtmesini ister, ancak peçe (bazı Müslüman kadınlar tarafından giyilen bir yüz örtüsü) gerekli görmezler. Neredeyse tüm Müslüman kültürlerde genç kızların tesettürü zorunlu değildir.

Taliban halka açık RAWA'da kadını dövdü
Afganistan'da Devrimci Kadın Birliği'nin 26 Ağustos 2001 günü gizlice kayda aldığı görüntülerde bir kadın, burkasını açtığı için iyiliğin emredilmesi ve kötülüğün men edilmesinden sorumlu din polislerince halk ortasında sopayla cezalandırılıyor.

Sünni

Dört büyük Sünni düşünce mezhebi ( Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli ) kadınların yakın aile üyeleri dışındaki karşı cinsten insanlar yanında saçlarını, elleri ve yüzü hariç tüm vücudunu örtmesinin zorunlu olduğu konusunda fikir birliği içindedir. Bazı alimlerin başörtüsü takmanın zorunlu olmadığına ve bunu zorunlu kılacak yeterli kanıt bulunmadığına dair farklı görüşlerini içeren fikir ayrılığı da mevcuttur.

Bir kısım alime göre bu kısıtlamalar, fiziksel özelliklerini ilgisiz erkeklere tanımlayabilecekleri düşüncesiyle Müslüman olmayan kadınların yanında bulunmaya kadar uzatılmalıydı. Suudi Arabistan'daki Sünni İslami Araştırmalar ve Fetvalar Yayınlayan Daimi Komite ve Muhammed ibn Adam Al-Kevseri de kadınların bu bağlamda başlarını örtmeleri gerektiğine inanıyor.

Erkekler göbekten dizlerine kadar örtünmelidir. Mezhepler arasında bu konuda da farklılıklar bulunuyor.

Yer ve kişilere göre örtünme durumu

    Ana madde: Avret

Özel hayat ve mahremlerin yanında kılık kıyafet kuralları gevşetilir. Bununla birlikte, kocanın huzurunda, çoğu bilim adamı, karı kocanın karşılıklı özgürlüğünün ve zevkinin önemini vurgulamaktadır.

Geleneksel alimler, ellerin ve yüzün örtülmesi konusunda görüş ayrılıklarına sahiptirler. Çoğunluk, yüz ve ellerin avret'in bir parçası olmadığı görüşünü benimser. Bazıları, kadının güzelliği erkeklerde tahrik veya fitneye sebep olacak kadar büyükse yüzünü kapatmanın tavsiye edildiği görüşündeydi.

Aralarında bazı küçük farklılıklar olmakla birlikte klasik sünni-ortodoks İslam mezhepleri kadın vücudunu bütünüyle gizlenmesi gereken bir varlık (avret) kabul etmişler, ancak zaruri durumlarda geçerli olmak üzere ve kendi yakınları ile sınırlı belirli bölgelerin açılabilmesine izin vermişlerdir. Hanefi ve maliki mezheplerinde kadının el ve yüzü bu kapsamda değerlendirilmiş ve "fitneyeye yer vermeyecek şekilde" açılabilmesine müsaade edilmiştir;"Kadının mahkemede ifâde vermesi için erkek hakim veya alış-veriş için müşteri veya satıcı erkeklere görünmesinde beis yoktur."

Kur'an'da erkeklerin örtünmesine dair ifade bulunmaz. Hadislerde ise erkekte göbekten diz kapağına kadar olan bölge avret sayılır.

"Erkeğin avreti göbeği ile diz kapağı arasıdır" "Diz kapakları avret yerlerindendir." Hanefîler erkeklerde diz kapaklarını avretten sayarken, Şafiîler ve Malikîler avretten saymaz. Malikî mezhebi, ise bazı hadisleri örnek göstererek uyluk bölgesinin de erkekte avret sayılmayacağını ifade eder. Aynı şekilde cariyelerin avreti de erkeklerle aynı sayılmıştır.

Şafiî fakihlerinden İbn Hacer Heytemî ve Şirvanî'nin "Aynada veya suda görünen kadın görüntüsüne bakmak haram değildir. Ancak fitneye vesile olduğu takdirde haram olur." dedikleri, Kalyûbî'nin ve Büceyremî'nin ise aynadaki ve sudaki görüntüye şehvetle bile bakmanın haram olmadığını söyledikleri aktarılmaktadır. Fakihlerin eserlerinde fitne ile kastedilenin şehvete bağlı olarak cinsel ilişki ya da onun ön hazırlığı sayılan birtakım davranışlar olduğu ifade edilmektedir. Hanefi fakihlerinden İbn'i Âbidin'in "Resim haline getirilmiş avret yerlere bakmanın mahzuru hususunda bir şey bulamadım; araştırıla..." dediği söylenmektedir. Bununla birlikte, günümüzde İbn Hacer Heytemi'nin ve Şirvânî'nin görüşüne dayanarak gazete ve dergilerdeki müstehcen resimler ile televizyondaki açık görüntüler gerçek değil resim ve hayal olduğu için, onlara bakmanın hakiki kadının vücuduna bakmak gibi haram sayılmadığı ancak şehvet ile bakan bir kimse için haram olduğu şeklindeki görüşe yaygın olarak yer verilmektedir. Lübnan'daki Ahbâşîler Cemaati'nin ise aynadaki ve ekrandaki namahrem kadına şehvetle bile bakmayı caiz gördüğü iddia edilmektedir. Şia'da ise "Erkek, rezil ve kepaze olmayan tanıdığı namahrem bir kadının fotoğrafına bakmamalıdır. Şehvet ve harama düşme korkusu olmadıkça surat ve ellerine bakmanın sakıncası yoktur." şeklinde bir görüş bulunmaktadır.

Kadın kölenin damgalanması
Kadın kölenin damgalanması, Şeriata göre kadın kölelerin avreti erkeklerinki gibiydi.l

Şii

Ayetullah Ali el-Sistani web sitesinde 7 Nisan 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. tesettürle ilgili önemli soruları yanıtlıyor.

Nehc el-Belağa ve Kitab Al-Kafi gibi büyük ve en önemli Şii hadis koleksiyonları çoğunlukla başörtüsü gereklilikleriyle ilgili bir ayrıntı vermez, ancak Man La Yahduruhu al-Faqih Musa al-Kazım'dan bir alıntıda (erkek kardeşi tarafından sorulduğunda), kadınların sadece namaz sırasında başörtüsü gereksinimlerine atıfta bulunur ve "Vücudunu ve başını onunla örter, sonra dua eder. Ayakları alttan dışarı çıkarsa ve bir zararı yoktur."

Kurancılar

Kurancılar, Kuran'ı dini hükümlerin tek kaynağı olarak gören Müslümanlardır. Bazı Kurancı kadın Müslümanlar başörtüsü takıyor, bazıları ise takmıyor. Ürdün Kraliçesi Rania, kendisini hiçbir zaman Kurancı olarak tanımlamamış olmasına rağmen, neden başörtüsü takmadığına dair Kuran merkezli bir yaklaşım benimsedi.

Ürdün Kraliçesi Rania el-Abdullah
Ürdün Kraliçesi Rania el-Abdullah İslam dünyasının en yüksek profilli eğitim kampanyacılarından biridir

Çeşitli konular

Alternatif görüşler

Kutsal metinlerdeki argümanlarla birlikte Leila Ahmed, örtünmenin Kuran'dan önce de var olması nedeniyle başörtüsünün İslam'da zorunlu olarak yorumlanmaması gerektiğini savunuyor. Başörtüsü Muhammed'den çok önce, özellikle de başörtüsünün sosyal statünün bir işareti olduğu Suriye ve İran ile Arap temasları yoluyla Arabistan'a girdi. Öyle ki, yalnızca tarlada çalışması gerekmeyen bir kadın bundan azade ve örtüsüz kalmayı göze alabilirdi.

Leila Ahmed
Leila Ahmed, 2013, (d. 1940), Mısır-Türk asıllı Amerikalı yazardır. Yazıları çoğunlukla İslam ve İslami feminizm üzerinedir. Harvard Divinity School'da kadın araştırmaları profesördür.

Ahmed'in argümanları arasında şunlar var; Bazı Kuran ayetleri genel olarak kadınlara "müminler olarak tanınmak ve kendilerine bir zarar gelmesin diye [Kur'an 33:58] (giysilerini ) üstlerine çekmelerini" [Kur'an 33:58] ve "Onların [akraba olmayan erkeklerin huzurunda] avret yerlerini (iffetlerini) korumalarını ... ve göğüslerinin üzerine örtmelerini "[Kur'an 24:31] teşvik eder. Himar kelimesi, başı örten bir bez veya başörtüsü anlamına gelir. Başlangıçta "Hicap" terimi gizlemek için kullanılan herhangi bir şey iken, kadınların evin dışında giydiği, özellikle başörtüsü veya Himar gibi giysilere atıfta bulunmak için kullanılmaya başlandı.

Karen Armstrong, Reza Aslan ve Leyla Ahmed'e göre, başörtüsü aslında sadece Muhammed'in eşleri içindi ve onların dokunulmazlığını korumayı amaçlıyordu. Bunun nedeni, Muhammed'in evinin bitişiğindeki camide tüm dini ve sivil işleri yürütmesiydi:

İnsanlar günün her saatinde bu yerleşkeye sürekli girip çıkıyorlardı. Diğer kabilelerden gelen heyetler Muhammed ile görüşmeye geldiklerinde, çadırlarını az ileride Muhammedin eşlerinin uyuduğu açık açık avluya kurarlardı. Medine'ye gelen yeni göçmenler genellikle uygun evler bulana kadar caminin duvarları içinde kalırlardı.

Ahmed'e göre:

Peygamber perde çekerek, eşleri ile kapılarının eşiğindeki bu kalabalık topluluk arasına mesafe koyuyordu.

Reza. Aslan, Darabat al-hicab ("Örtüye girmek") teriminin İslam toplumunda "Muhammed'in eşleri arasına girmek" ile eş anlamlı kullanıldığını, Müslüman kadınların İslam'da "Müminlerin Anneleri" olarak saygı gören Muhammed'in eşlerini taklit etmek için başörtüsü takmaya başladıklarını öne sürüyor ve "Müslüman toplumda MS 627'ye kadar örtünme geleneği yoktu" diyor.

Kandahar'da başörtülü Afgan ordu ve polis yetkilileri
Kandahar'da başörtülü Afgan ordu ve polis yetkilileri (Taliban öncesi'ne ait)

Gelenekçi görüşlerden ayrılan bir başka yorum, kör erkeklerin ve fiziksel arzuları olmayan (aseksüel ve hiposeksüel ) erkekler karşısında örtünün zorunlu olmadığını ifade eder.

Birçok gelenekçi alim, bu görüşlerin hadis kaynakları, klasik alimler, tefsir, icma ve sahabe ( Aişe ve Abdullah ibn Mesud gibi) yorumlarıyla çeliştiğini iddia eder.

Gelenekçi sınıfa ait bazı alimler ise bu hadis kaynaklarının sahih olmadığı ve alimler tarafından tartışıldığı takdirde (sadece bir alim tarafından tartışılsa bile) icmanın artık uygulanamayacağı için çağdaş görüş ve argümanları kabul ediyor. Bu çağdaş görüşleri kabul eden gelenekçi Müslüman alimlerin dikkate değer örnekleri arasında Endonezyalı bilgin Buya Hamka bulunmaktadır.

Türkiye'de tartışmalar

Geleneksel İslamcılar hadislerde bulunan tesettürle ilgili rivayetleri ayetlerin anlamlandırılmasında kılavuz olarak kabul ederler ve ayetleri bu rivayetler istikametinde tercüme ve tefsir ederler. Ali Bardakoğlu, İslamda başı örtmenin dinî bir gereklilik olduğunu ifade eder.

Ayetlerin anlamlarını ağırlaştıran ve yerini kaydıran tercümeler ayetlerin çarpıtıldığı şeklinde itirazlara yol açmıştır. Bu itirazlarda ayetlerdeki örtünün başörtüsü, ceb kelimesinin ise omuz veya yaka şeklinde tercüme edilmesi yer almaktadır. Bazı din bilginleri hadislerin dinî referans olmasını kabul etmezler, başörtüsünün Kur'an’da yer almadığını, ayetlerin çarpıtılarak tercüme edildiğini de ifade ederler. Bu görüşe sahip çok sayıda din bilginine örnek Prof. Zekeriya Beyaz, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Şahin Filiz, İhsan Eliaçık, Edip Yüksel, Hüseyin Hatemi sayılabilir. Türkiye'nin ilk kadın vaizi Prof. Beyza Bilgin ve ilahiyatçı Prof. Dr. Salih Akdemir ilgili ayetlerin tavsiye olarak anlaşılması gerektiği görüşündedirler. Salih Akdemir ayrıca söz konusu edilen ayetlerin lafızlarının peygamberin eşleri, kızları ve mü'minlerin eşleri olan "evli kadınlar"la ilgili olduğuna dikkat çekmektedir.

Şiraz'da çarşaflı kadınlar
Şiraz'da çarşaflı kadınlar, Said Nursi örtünme konusunda şehirli- köylü kadın ayrımını getirir. O'na göre köylü kadınlardan farklı olarak şehirli kadınların yüz ve elleri de Kur'anın örtünme emri kapsamındadır.

Said Nursi; Örtüme konusunda kadınlar arasında Şehirli-köylü, ayrımına giderek şehirli kadınların bedevi kadınlar gibi açılamayacağını ifade eder. Kendisinin şehirli kadınlar için el, yüz gibi istisnaları olmayan çarşaflı bir tesettürü kabul ettiği, Kur'anın emrinin de bu yönde olduğuna inandığı görüşleri kaydedilmiştir.

Tesettür konusunda Fethullah Gülen'in tutumu zaman içerisinde değişimler göstermiştir. Önceleri peçe ve eldiven kullanılarak kadınların tüm vücudunun örtülmesi gerektiği vaaz ve telkinleri yanında saçın bir telinin bile açılmasını büyük günah olarak ele alan Gülen son konuşmalarında başörtüsünü bir füruat olarak değerlendirmiştir.

Prof.Dr. İlhami Güler peçe ve çarşaf konusunu kadın tesettüründen sayan yaklaşımlar için "Ancak, peçe ve çarşafa teolojik açıdan yaklaştığımızda, olayı salt dinsel bir yorum (içtihat) farkı olarak görüp saygı duyulacak bir mevzu saymak doğru değildir. Olayın ciddi estetik ve ahlaki boyutları vardır. Dinin düşünceden çok inanca, sorgusuz teslimiyete (dogmatizme) dayandığını iddia edenler bunu kabul etmeyeceklerdir. Kanaatime göre, peçe ve çarşaf, kadın onuruna karşı girişilmiş ağır bir hakaretin ve aşağılamanın ifadesidir." ..."‘Tanrının izi insanın yüzünden geçer’ der. Yüz, insanın ötekine karşı ahlaki sorumluluğunu ifade eder. Kadının önemli iki değeri olan iffeti ve namusunu, sözüm ona koruma adına kadının (insanın) en yüce, kutsal, manevi ve değerli yerini salt cinsel bir uzuv olarak görüp onu örtmeye kalkışmanın ne büyük bir cinayet, ilkellik olduğu ortadadır." şeklinde tepki gösterir.

Sağlık üzerine etkileri

Vücudu sıkı bir şekilde yalıtan giyim ve yaşam tarzının, cilt üzerinde cilt kanserleri, kuruma ve kornifikasyon gibi etkilere yol açtığı bilinen güneş ışınları, soğuk, sıcak gibi dış etkilere karşı vücut üzerinde koruyucu etkiye sahip olduğu düşünülebilir. Bunun yanında bazı kadınlar kendilerini bu giyim tarzı ile daha rahat hissedebilirler.

Bunun yanında güneş ışınlarından mahrum kalan bir vücudun özellikle enlem ve iklim açısından Güneşin bazı coğrafi bölgelerde D vitamini aktivasyonu açısından yetersiz kalmasıyla Ca ve Fosfor emiliminin düşmesiyle bağlantılı büyüme çağındaki kızlarda büyüme geriliği, yetişkinlerde kemik erimesi, depresyon, şizofreni, otizm ve alzheimer hastalıklarına yatkınlığının artması mümkündür. Örtünmeyi dışssal bir zorlama ile yapan kadınlar için zorlama ve örtünme birtakım ruhsal sıkıntıların kaynağı olarak ayrıca değerlendirilmelidir.

Çağdaş uygulama

Başörtüsü stilleri ve uygulamaları dünya çapında büyük farklılıklar göstermektedir. Michigan Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından 2014 yılında gerçekleştirilen bir kamuoyu yoklaması, Mısır, Irak, Lübnan, Tunus, Türkiye, Pakistan ve Suudi Arabistanda halkın en çok hangi tarz kadın kıyafetlerini desteklediğini araştırdı. Araştırma, başörtüsünün (sıkı ya da gevşek biçimde) Mısır, Irak, Tunus ve Türkiye'deki katılımcıların çoğunluğu tarafından seçildiğini ortaya koydu. Suudi Arabistan'da halkın %63'ü yüz peçesini tercih etti; Pakistan'da peçe, tam boy çarşaf ve başörtüsü, oyların yaklaşık üçte birini aldı; Lübnan'da katılımcıların yarısı (Hristiyanlar ve Dürziler dahil) hiç başörtüsü takmamayı tercih etti. Daha fazla erkeğin muhafazakar kadın kıyafetlerini tercih ettiği Pakistan dışında, ankete katılan erkekler ve kadınlar arasındaki tercihlerde "anlamlı bir fark" bulunmadı. Bununla birlikte, kadınlar, kadınların nasıl giyineceklerini seçme hakkını daha güçlü bir şekilde desteklemektedir. Üniversite eğitimi almış kişiler, üniversite eğitimi almayanlara göre daha az muhafazakar ve Suudi Arabistan dışında, kadınların giyim tarzlarına karar verme hakkını daha çok destekliyorlar.

Moda bilincine sahip bazı kadınlar, türban gibi geleneksel olmayan başörtüsü biçimlerine yöneliyor. Bazıları sarığı uygun görürken, bazıları da boynu açıkta bırakması sebebiyle İslami bir örtü olarak kabul edilemeyeceğini savunuyor.

Muna Ebu Süleyman
Muna Ebu Süleyman, sarıklı

Pew Araştırma Merkezi anketine göre, ABD'de yaşayan kabaca 1 milyon Müslüman kadının %43'ü düzenli olarak başörtüsü takıyor. Pew'in başka bir anketinde (2011), Müslüman Amerikalı kadınların %36'sı halka açık olduklarında başörtüsü taktığını, %24'ü çoğu zaman veya bazen taktıklarını söylerken, %40'ı asla başörtüsü takmadıklarını söyledi.

İran cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ahlak polisini dizginleme sözü vermişti ve göreve başladığından bu yana sokaklardaki varlıkları azaldı, ancak ülkedeki güçlü muhafazakar güçler onun çabalarına direndi ve kıyafet kuralları, özellikle de yazın hala uygulanıyor.

Türkiye'de tesettür önceleri kamu kurumları, üniversite ve devlet okullarında yasaktı. Yasak, Anadolu köylü kadınlarının geleneksel örtülerine değil, 1980'lerden sonra giderek artan sayıda eğitimli kentli kadın tarafından benimsenen türban adı verilen yanlara düzgünce tutturulmuş başörtüsüne uygulandı. 2000'li yılların ortalarından itibaren Türk kadınlarının %60'ından fazlası ev dışında başlarını örtüyor, ancak sadece %11'i türban takıyordu. Yasak 2008'de üniversitelerde, 2013'te hükümet binalarından ve 2014'te okullardan kaldırıldı.

İranlı kadın
İranlı kadın, Başörtüsü takmanın yasal olarak zorunlu olduğu İran'da birçok kadın, kıyafet kurallarının sınırlarını zorlayarak para cezası veya tutuklanma riskini göze alıyor.

Tarihsel gelişim

İslam öncesi örtünme uygulamaları

Peçeli rahibeleri tasvir eden heykelcikler MÖ 2500'e kadar uzanır. Antik Mezopotamya, Bizans, Yunan ve Pers imparatorluklarında seçkin kadınlar, peçeyi saygınlık ve yüksek statü işareti olarak takarlardı. Asurlular, sınıf, rütbe ve toplumdaki mesleğine bağlı olarak hangi kadınların örtünmesi ve hangilerinin örtülmemesi gerektiğini ayrıntılı olarak açıklayan açık ve net yasalara sahipti. Cariye ve fahişelerin örtünmeleri yasaktı ve bunu yapmaları halinde ağır cezalarla karşı karşıya kaldılar. Dolayısıyla örtünme yalnızca aristokrat rütbenin bir göstergesi olmakla kalmıyor, aynı zamanda "saygın" kadınlar ile halka açık olanlar arasında ayrım yapmaya da hizmet ediyordu.

Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ gelenekçi ve köktenci anlayışlar açısında Yahudilik, Hristiyan ve İslamda çok önemli bir yeri olan başörtüsü konusunda, kaynağın Sümer dini gelenekleri ile ilgili ve diğer birçok kavram ve uygulama gibi buradan alıntılanma olduğunu ifade etmiştir. Çığ'a göre bu uygulamalar Yahudilerin Babil sürgünü sırasında benimsenmiş ve daha sonra Tanah yazımlarına aktarılmıştır.

Örtülü bir dansçı
Örtülü bir dansçı, MÖ 2.-3. yy, Yunanistan

Katı ayrım ve matronların örtünmesi eski Yunanistan'da gelenekseldi. MÖ 550 ile 323 yıllarında, Yunan toplumunda saygın kadınların kendilerini tecrit etmeleri ve yabancı erkeklerin gözünden kendilerini koruyan giysiler giymeleri bekleniyordu. Roma pagan geleneği, Vesta rahibeleri (Vesta Bakireleri) tarafından giyilen başörtüsü uygulamasını da içeriyordu.

Tanah'ın örtünme ile ilgili talimatlar içerip içermediği açık değildir, ancak haham literatürü bunu bir iffet sorunu ( tseniut ) olarak sunar. İffet, erken Roma döneminde önemli bir haham erdemi haline gelmişti. Yahudi kadınların Babil ve sonraki dönemde Greko-Romen toplumundaki Yahudi olmayan hemcinslerinden ayırmayı amaçlanmış olması olasıdır. Hahamların emirlerine göre, evli Yahudi kadınların saçlarını örtmeleri gerekirdi (bkz. Mitpahat ). Örtülü Yahudi kadınların hayatta kalan temsilleri, belirli Yahudi uygulamalarından ziyade genel Roma geleneklerini yansıtıyor olabilir. Fadwa El Guindi'ye göre, Hristiyanlığın başlama döneminde Yahudi kadınlar başlarını ve yüzlerini örtmekteydiler.

Örtülü kadınları gösteren kabartma
Örtülü kadınları gösteren kabartma, Baal Tapınağı, Palmira, Suriye, MS 1. yüzyıl.

Hristiyanların başörtüsüyle ilgili en iyi bilinen görüş, İncil'de 1 Korintliler 11 :4-7'deki pasajda "başı açıkken dua eden veya peygamberlik eden her kadın başını küçük düşürür" şeklinde tarif edilir. Tertullianus, Klement, Hipolit, Hrisostomos ve Augustin dahil olmak üzere ilk Kilise Babaları, yazılarında, Hristiyan kadınların dua ederken başlarını örtmeleri, erkeklerin ise başları açık olarak dua etmeleri gerektiğini onayladılar. Roma'daki erken dönem Hristiyan kadınların başlarını örttüğünü gösteren arkeolojik kanıtlar vardır, ve Hristiyan başörtüsü uygulaması, bugün birçok Hristiyan mezhebine bağlı kadınlar arasında, özellikle Anabaptist Hristiyanlar, Doğu Ortodoks Hristiyanları, Doğu Hristiyanları ve Reformcu Hristiyanlar arasında devam etmektedir. Leila Ahmed'e göre, Hristiyan Bizans edebiyatında kadınların örtünmesi ve inzivaya çekilmesiyle ilgili katı normlar, eski Pers geleneklerinden etkilenmişti ve bunların gerçek uygulamadan önemli ölçüde farklı olduğunu gösteren kanıtlar bulunmakta.

Hint yarımadasında, kadınlar ghoonghat olarak bilinen bir uygulamada başlarını örterler.

Vestal Bakire Roma heykeli
Vestal Bakire Roma heykeli

Nüfusların birbirine karışması, Yunan, Pers ve Mezopotamya ve Orta Doğu halklarının Samilerle kültürel yakınlaşmasıyla sonuçlandı. Kadınların örtünmesi ve tecrit edilmesi, Arapların şehirli üst sınıf kadınlarına ve nihayetinde şehirli kitlelere yayılmadan önce Yahudiler ve Hristiyanlar arasında yerleşmiş görünüyor. Kırsal alanlarda saçı örtmek yaygındı, ama yüzü değil.

Leila Ahmed, "Kültürel kaynak veya kaynaklar ne olursa olsun, şiddetli bir kadın düşmanlığı, İslam'ın yükselişinden hemen önceki yüzyıllarda Akdeniz'in ve nihayetinde Hristiyan düşüncesinin belirgin bir bileşeniydi" diyor. Ahmed, örtünmeyi ve cinsiyet ayrımını, en yoğun olarak kadın bedenini teşhir etmeyi bir utanç ve tehlike görmeye odaklanan, kadın düşmanı bir görüşün ifadesi olarak yorumlar.

Arap/İslam kültüründe gelişim

Müfessirlerin ve İslam tarihçilerinin geneline göre İslam öncesi dönemde Arap kadınları enselerine bağladıkları veya arkalarına saldıkları başörtüsü tarzı bir örtüyü takarlardı. Bununla birlikte bu örtü gerdanlarını ve diğer taraflarını örtmezdi. Eldeki kanıtlar, örtünmenin Arabistan'a Muhammed tarafından getirilmediğini, Suriye ve Filistin gibi komşu ülkelerde olduğu kadar yaygın olmasa da, özellikle şehirlerde zaten var olduğunu göstermektedir.

Coğrafik etki; Çöl yaşamından kaynaklanan, toz ve yakıcı güneş ışınlarından koruyucu geniş ve bazı bölgelerde yüz dahil tüm vücudu kaplayan yerel giysilerin, hadisler ve Kuran yorumları ile dini zorunluluklar içine girmiş olma ihtimali göz ardı edilemeyecek bir konu olarak görünmektedir. Prof. Dr. Mehmet Aydın bu konuya işaret eden yorumunda, tesettürün İslamda olduğunu, şekil ve miktar gibi hususların ise coğrafya ve kültür tarafından belirlendiğini ifade etmiştir.

"Moslema In Style Fashion Show"da modaya uygun bir örtü sergileyen bir model
Malezya, Kuala Lumpur'daki "Moslema In Style Fashion Show"da modaya uygun bir örtü sergileyen bir model.

Prof. Dr. Neşet Çağatay İslamda başörtüsünün ortaya çıkışı sürecini "Müslümanlar, hür kadınlarıyla birlikte Mekke'den Medine'ye göç ettiklerinde, Medine'de bir meta aracı gibi alınıp satılan ve örtünmeyen cariyelerle karşılaştılar. Medineli erkekler, Mekke'den gelen kadınlara da cariye gibi davranıyor. Onları da meta gibi alıp satmak istiyorlar. Hazreti Ömer bu kargaşalığı görüyor. Medinelilerle karıştırılmamaları için Mekkeli kadınlara örtünme kuralı getiriliyor. Cariyelerin örtünmesi ise yasaklanıyor. İslamiyette hür kadınların cariyelerden ayırt edilmesi için başlatılan bu gelenek, daha sonra kadınların erkeklere karışı örtünmesi şekline dönüşüyor..." sözleriyle ifade etmektedir.

"Hicab" terimi Kur'an'da giyim ile ilgisiz olarak, inanan erkeklerin Muhammed'in eşleri ile perde (hicap) arkasından konuşmaları gerektiği şeklinde kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde bu uygulama Müslüman toplumun geneline yayılmış, erkek ve kadın bölmelerinin ayrılması sonucunu doğurmuştur.

İslam toplumunda tesettür ve hicabın İslamın ortaya çıkış dönemlerinde yaygın olarak kullanılmadığı, hicabın o dönemde aynı zamanda Peygamberin evi olan mescide gelen erkeklerden peygamberin kadınlarını korumak için konulduğu, genişletilmiş tesettür ve hicap uygulamalarının Müslümanların İran ve Bizansı almaları sonrasında, bu kültürlerden etkilenerek, özellikle Emeviler döneminde ulemanın otorite kazanma çabaları sonucunda İslam toplumunda yaygınlık kazandığı bazı araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir. Örtünme İslamiyetin doğuşundan birkaç yüzyıl sonra yazılan hadis ve fıkıh kaynaklarında, dini önderler tarafından yapılan ayet ve hadislerin kapsamlarını genişleten ve bağlamından kopartılmış ileri yorumlarla kadın ve erkeğin birbirini görmelerinin tamamen haram kılınması, harem, burka ve peçe gibi uygulamalar islam topluluklarında yerleşik kurallar haline gelmiştir.

Modern öncesi tarih

Örtünme uygulaması, bu imparatorlukların Arap fetihleri sırasında saygınlık ve yüksek sosyal statü sembolü olduğu Bizans ve Pers imparatorluklarının seçkinlerinden ödünç alındı. Reza Aslan, "Örtü, Peygamberin eşitlikçi reformları sonrasında, erkek kutsal metin ve hukuk alimlerinin, dini ve siyasi otoritelerini kullanarak toplumda kaybettikleri hakimiyeti yeniden kazanmaya başladığı Muhammed'in ölümünden sonraki nesillere kadar kadar, ne zorunluydu ne de geniş çapta benimsendi" ifadelerini kullanır.

Bu uygulama, Kuran'ın iffet ve dindarlıkla ilgili ideallerinin uygun bir ifadesi olarak benimsendi. Örtünme yavaş yavaş üst sınıf Arap ve şehirli Müslüman kadınlar arasında yaygınlaştı. Arap Müslüman kadınların örtünmesi, Osmanlı yönetimi altında, bir rütbe ve ayrıcalıklı yaşam tarzı olarak yaygın hale geldi ve 17. yüzyılın İstanbul'u, coğrafi ve mesleki kimlikleri yansıtan farklı giyim tarzlarına tanık oldu. Kırsal kesimdeki kadınlar, örtünmeyi benimsemekte çok daha yavaştı çünkü giysiler tarladaki çalışmalarını engelliyordu. Çalışan kadınlar için peçe takmak pratik olmadığı için, "örtülü bir kadın sessizce kocasının kendisini boşta tutacak kadar zengin" olduğunu ilan da ediyordu.

19. yüzyıla gelindiğinde, Mısır'daki Müslüman veya Hristiyan üst sınıf kentli kadınlar, başın örtülmesi yanında burun altlarını ve ağzı kapatan bir giysi giyiyorlardı. Bu giysinin adı olan haraba, giysinin kökenini gösterebilecek olan erken dönem Hristiyan ve Musevi dinsel sözcük dağarcığında bulunur. Yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar Mağrip ve Mısır'daki kırsal kesim kadınları, kentsel alanları ziyaret ettiklerinde "medeniyetin bir işareti olarak" bir peçe takarlardı.

Modern tarih

Batılı giyim, 1960'larda ve 1970'lerde Müslüman ülkelerde büyük ölçüde egemen oldu. Örneğin Pakistan, Afganistan ve İran'da bazı kadınlar kısa etekler, çiçek baskılı hippi elbiseler, kloş pantolonlar giydiler ve tesettürsüz dışarı çıktılar. Bu, Sovyet-Afgan Savaşı, Pakistan'daki askeri diktatörlük ve abaye, cilbap ve peçe gibi geleneksel muhafazakar kıyafetlerin geri döndüğü 1979 İran devrimi sonrasında değişti. Mart 1979'da İran'da kadınların evden çıkarken başörtüsü takmak zorunda kalacağına hükmeden tesettür yasasının getirilmesinden sonra İran'da gösteriler yapıldı. Ancak bu olgu, önemli bir Müslüman nüfusa sahip tüm ülkelerde benzer şekilde işlemedi; Geçmiş dönemin başörtüsü yasaklarını kaldıran Erdoğan döneminde Türkiye'nin daha İslami ve muhafazakar hale gelmesi ve muhafazakar giyinmek isteyen kadınlara hitap eden yeni moda şirketleri ne rağmen Türkiye'de son yıllarda başörtüsü takan kadınlarda bir düşüş oldu.

1953'te Mısır Lideri Cemal Abdünnâsır, Müslüman Kardeşler liderinin başörtüsüne zorunluluk istemesine şöyle cevap veriyor; "Efendim, kolejde bir kızınız olduğunu biliyorum ve başörtüsü falan takmıyor! Neden ona başörtüsü taktırmıyorsun? Yani bir kıza, kendi kızına giydiremezsin, ama benim gidip on milyon kadına giydirmemi mi istiyorsun?"


Yirminci yüzyılın sonlarında, batılılaşmanın bir sonucu olarak uzun bir düşüş döneminden sonra Mısır'da başörtüsü yeniden canlandı. Daha 1970'lerin ortalarında, üniversite çağındaki bazı Müslüman erkek ve kadınlar, yeniden birleşmek ve kendilerini İslam inancına yeniden adamak amacıyla bir hareket başlattılar. Bu hareket Sahva (uyanış) olarak adlandırıldı ve kıyafet kodlamasına yansıyan yüksek bir dindarlık dönemini ateşledi. Bu hareketin genç kadın öncüleri tarafından benimsenen üniformaya el-İslamî (İslami elbise) adı verildi ve bir "cilbāb" ve himār'dan oluşuyordu. Hareket içinde çoğunlukla evrensel olan temel giysilere ek olarak, takipçilerin ne kadar muhafazakar olmak istediğine bağlı olarak ek önlemleri alınabilirdi. Bazı kadınlar, görünür bir teni ortaya çıkarmak için sadece göz yarıkları bırakan bir yüz kaplaması (el-niqāb) ve ayrıca eldiven ve çorap kullanmayı da tercih ettiler. 

Kısa süre sonra bu hareket gençlik alanının dışına yayıldı ve daha yaygın bir uygulama haline geldi. Kadınlar bu giyimi dini inançlarını halka duyurma ve batılı giyim ve kültür etkilerini reddetmenin bir yolu olarak gördüler. Başörtüsü uygulamasının baskıcı ve kadınların eşitliğine zarar verdiğine dair birçok eleştiriye rağmen, birçok Müslüman kadın, örtülü giyim tarzını olumlu bir şey olarak görüyor. Bu kamusal alanda tacizden ve istenmeyen cinsel davranışlardan kaçınmanın bir yolu olarak görülür. Buna göre örtünme kadınları kamusal alanda cinsiyetsizleştirerek onların yasal, ekonomik ve politik statüde eşit haklardan yararlanmalarını sağlardı. Bu sadece seçtikleri giyim tarzıyla değil, aynı zamanda iffet ve İslami inançlara bağlılıklarını göstermeye çalışan ciddi tavırlarıyla da kendini gösteriyordu.

Rio Olimpiyatları'nda İspanya, İngiltere, İran ve Mısır'dan Tekvando madalya kazananlar
Rio Olimpiyatları'nda İspanya, İngiltere, İran ve Mısır'dan Tekvando madalya kazananlar

Birçok insan, başörtüsünü ve kadın ve hakları açısından ne anlama geldiğini sorguladı. Pratikte başörtüsünün gerçekten kadınların tercihi olup olmadığı veya kadınların onu giymeye zorlanıp zorlanmadığı sorgulandı. İran İslam Cumhuriyeti'nin kadınlara dönük zorunlu örtünme politikası gibi pek çok örnek, bu konuları ön plana çıkarmış ve hem akademisyenler hem de sıradan insanlar arasında büyük tartışmalara yol açmıştır. 

Örtünmenin amacı Uyanış hareketi ivme kazandıkça değişir ve Pan-İslamizm'e destek ve Batı kültür ve normlarının sembolik reddinden daha politik bir duruşa doğru kayar. Bugün başörtüsü farklı insanlar için birçok farklı anlam ifade ediyor. Başörtüsü takmayı seçen kadınlara göre örtünme iffet, ahlak ve seçim özgürlüklerini korumalarına izin veriyor. Kapanmanın özgürleştirici ve tacizden koruyucu olduğuna da inanıyorlar .

Birçok insan başörtüsü takmaya karşıdır ve başörtüsünün toplumsal cinsiyet ilişkilerinde sorunlara yol açtığını, kadınları hem fiziksel hem de mecazi olarak susturmaya ve bastırmaya çalıştığını ve uygulamayla ilgili birçok başka sorunu olduğunu savunuyorlar.  Görüşlerdeki bu farklılık, konuyla ilgili hem duygusal hem de akademik olarak bugün de devam eden çok sayıda tartışma yarattı.

11 Eylül 2001'den bu yana tesettür tartışmaları yoğunlaştı. Birçok ülke, başörtüsüne kısıtlamalar getirmeye çalıştı ve bu da, daha fazla sayıda başörtüsü takmaya ve buna yönelen kadınlar tarafından yeni bir isyan dalgasına yol açtı.

İran

İran'da bazı kadınlar, başörtüsünü dönüştürmek için harekete geçiyor ve ardından İran'da kültür ve kadın kimliğini yeniden icat ederek rejime meydan okuyor . Moda tasarımcısı Nagmeh Kumarsi, dar kesim kot pantolon ve “eksik” bir başörtüsü içeren kıyafetleri kamuya açık bir şekilde tasarlayıp satıyor. Kumarsi, kendi kültür ve kimlik nosyonunu somutlaştırıyor ve İslami kıyafet yönetmeliği altındaki tektipleştirmeye karşı kadınlar arasındaki farklılıklara değer veren bir evriminin gerçekleşmesine hizmet ediyor.

Tahran'da başörtüsü takan İranlı kadınlar
Tahran'da başörtüsü takan İranlı kadınlar

İran'da artan sayıda kadın zorunlu başörtüsü takmaya meydan okudukça direniş ve çekişme artıyor. Smith (2017), İngiltere merkezli saygın bir haber kuruluşu olan The Times tarafından yayınlanan “İran, kadınlar için İslami kıyafet kurallarını güncelleyerek şaşırtıyor” başlıklı makalesinde İranlı kadınların kaydettiği ilerlemeye değindi.

Tahran polis şefi General Hüseyin Rahimi, “İslami kıyafet kurallarına uymayanlar artık gözaltı merkezlerine alınmayacak ve haklarında adli dava açılmayacak” dedi (Smith, 2017). Polis şefinin açıklamaları siyasi ilerlemeyi yansıtıyor. İranlı kadın aktivistler, kültürel ve politik değişimi hayata geçirmek için modaya güvenerek 1979'dan beri ilerleme kaydettiler.

Zorunlu başörtüsü İslamofaşist bir uygulama olarak nitelendiriliyor.

Dünya geneli

Bazı hükumetler kadınları başörtüsü takmaya teşvik eder ve zorunlu kılarken, diğerleri en azından bazı kamusal ortamlarda bunu yasaklamıştır. Dünyanın birçok yerinde kadınlar, fiziksel saldırılar da dahil olmak üzere, başörtüsü takmak için veya başörtüsü takmaya karşı gayri resmi baskılara maruz kalıyor.

Dünyada başörtüsü kullanımının yaygınlığını gösteren ve kısıtlamaları gösteren harita
Dünyada başörtüsü kullanımının yaygınlığını gösteren ve kısıtlamaları gösteren harita

Yasal zorlamalar

Gazze'de Birleşik Liderlik (UNLU) kadınlar için zorunlu başörtüsü politikası oluşturmayı reddetti.

1936'da her tür peçeyi yasaklayan İranda, İslam devriminin ardında Nisan 1980'de devlet dairelerinde ve eğitim kurumlarında kadınlara başörtüsü zorunluluğu getirilmesine karar verildi. 1983 ceza kanunu, kamusal alanda hicab şer'i giyinmeden görünen kadınlar için 74 kırbaç cezası verdi, ancak bu tanımını belirsiz bıraktı.

Aynı dönemde şeriata uygun tesettür tanımı etrafında gerginliklere ve kadınların kanunsuz tacize uğramasına şahit olundu. 1984'te Tahran savcısı, kamu kurumlarında daha katı bir kıyafet kuralına uyulması gerektiğini, diğer yerlerde ise kıyafetlerin halkın çoğunluğu tarafından uygulanan standartlara uygun olması gerektiğini açıkladı. İçişleri Bakanlığı tarafından 1983 tarihli yasaya dayalı olarak 1988'de çıkarılan yeni bir yönetmelik, nelerin tesettür ihlallerini oluşturduğunu daha da belirginleştirdi. İran'ın mevcut ceza kanunu, biçimini belirtmeden toplum içinde başörtüsüne uymamanın cezası olarak 10 günden iki aya kadar hapis cezası öngörmektedir.

Brunei'de tudong ( Malay dilinde başörtüsü) giyen kadınlar
Brunei'de tudong ( Malay dilinde başörtüsü) giyen kadınlar

Kıyafet yönetmeliğinde sınırlar zorlandı ve zorunlu yönü muhafazakarlar ile mevcut cumhurbaşkanı Hasan Ruhani arasında bir çekişme noktası oldu. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi geçtiğimiz günlerde İran'ı başörtüsü karşıtı protestoları destekleyen insan hakları savunucularının ve avukatların haklarını garanti etmeye çağırdı. Devlet kurumlarında ve dini kurumlarda, kıyafet yönetmeliği himar tipi başörtüsü ve pardösü gerektirirken, diğer halka açık yerlerde kadınlar genellikle gevşek bağlı bir başörtüsü (rousari) giyiyor.  İran hükumeti, hem İslami dini ilkeleri hem de İslam öncesi İran kültürünü hatırlatarak daha katı örtünme türlerini onaylar ve resmi olarak teşvik eder.

Endonezya'nın Açe eyaleti, Müslüman kadınların toplum içinde hicap giyimini şart koşuyor. Endonezya hükumeti, eyalette ayrılıkçı harekete son vermeyi amaçlayan bir anlaşmayla, 2001 yılında Açe'nin dini liderlerine Şeriat uygulama hakkı verdi.

Suudi Krallığı, Müslüman kadınların saçlarını örtmesini ve tüm kadınların tam vücut giysisi giymelerini resmi olarak şart koşuyor, ancak şart bu son zamanlarda uygulanmadı. Düzenlemeler dini polis ve kanun adamları tarafından uygulanır. 2002'de Suudi din polisi, Suudi ve uluslararası basın tarafından, 15 kişinin ölümüyle sonuçlanan yangında kız öğrencilerin başörtüsü takmadıkları için yangından kurtarılmasını engellemekle suçlandı. 2018'de Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman CBS News'e Suudi yasalarının kadınların "düzgün, saygılı giysiler" giymelerini gerektirdiğini ve kadınların hangi biçimde olması gerektiğine karar vermekte özgür olduğunu söyledi.

Yasal engellemeler

Müslüman dünyası

Pers kültüründe saçı örtme geleneğinin eski İslam öncesi kökenleri vardı, ancak gelenek 1936'da başörtüsü modernleşmeyle bağdaşmaz kabul eden Rıza Pehlevi tarafından yasaklandı. Bazı durumlarda polis peçe takan kadınları tutukladı ve ve onu zorla çıkartmaya zorladı. Bu politikalar halk desteğine sahipti, ancak başörtüsü takmadan kamusal alana çıkmayı çıplaklık olarak yorumlayan Şii din adamlarını çileden çıkardı. Bazı kadınlar, Rıza Şah'ın polisi tarafından saldırıya uğrama korkusuyla evi terk etmeyi reddetti. 1941'de örtünme politikasındaki zorunlu unsur terk edildi.

Türkiye'de yakın zamana kadar üniversitelerde başörtüsü yasağı vardı. 2008'de hükumet üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmaya çalıştı, ancak kara Anayasa Mahkemesi tarafından bozuldu. Aralık 2010'da hükumet üniversitelerde, devlet binalarında ve okullarda başörtüsü yasağını kaldırdı.

Hicap Tunus'ta 1981'de devlet dairelerinde yasaklandı ve 1990'larda kısıtlamalar artırıldı.

2017 yılında Tacikistan hicabı yasakladı. Kültür Bakanı Şemsiddin Orumbekzoda, Radio Free Europe'a İslami kıyafetin "gerçekten tehlikeli" olduğunu söyledi. Mevcut yasalara göre, başörtüsü takan kadınların ülkenin devlet dairelerine girmesi yasaktır.

Avrupa

15 Mart 2004'te Fransa, devlet ilk ve orta öğretim okullarında "öğrencilerin dini aidiyetlerini bariz bir şekilde sergiledikleri sembol veya kıyafetleri" yasaklayan bir yasa çıkardı.

Belçika'nın Maaseik şehrinde, peçe 2006'dan beri yasaktır.

13 Temmuz 2010'da, Fransa'nın alt meclisi, kamusal alanda İslami tam kapanmayı yasaklayan bir yasa tasarısını ezici bir çoğunlukla onayladı.Böylece Fransa kamuya açık yerlerde yüzü tamamen kapatan peçeyi yasaklayan ilk Avrupa ülkesi oldu. Bunu Belçika, Letonya, Bulgaristan, Avusturya, Danimarka ve İsviçre'nin bazı kantonları izledi.

Sovyet Hujum politikalarının parçası olarak SSCB'de bir peçe yakma töreni
Sovyet Hujum politikalarının parçası olarak SSCB'de bir peçe yakma töreni

Belçika, 2011 yılında park ve sokaklarda yüzü tamamen kapatan peçeyi yasakladı. İsviçre'nin Ticino kantonunun seçmenleri, Eylül 2013'te, halka açık alanlarda peçe takılmasının yasaklanması lehinde oy kullandı. 2016 yılında Letonya ve Bulgaristan halka açık yerlerde burkayı yasakladı. Ekim 2017'de, Avusturya'da peçe takmak da yasa dışı hale geldi. Bu yasak yüzleri kapatan eşarp, maske ve palyaço boyasını da içeriyor. 2016 yılında Bosna-Hersek yargısı Müslüman cemaatin protestolarına rağmen mahkemelerde ve yasal kurumlarda başörtüsü takma yasağını onayladı. 2017 yılında Avrupa Adalet Divanı, şirket çalışanların başörtüsü de dahil olmak üzere görünür dini semboller takmasını engellemesine izin verildiğine karar verdi. Ancak, şirketin dini ve politik fikirleri sergileyen kıyafetlerin giyilmesiyle ilgili bir politikası yoksa, müşteri çalışanlardan kıyafeti çıkarmalarını isteyemez. 2018'de Danimarka parlamentosu, halka açık yerlerde yüzü tamamen kapatan peçeyi yasaklayan bir yasa çıkardı.

2016 yılında, 20'den fazla Fransız kasabası, hicap kurallarına uymayı amaçlayan bir mayo tarzı olan burkini kullanımını yasakladı. Daha sonra düzinelerce kadın para cezasına çarptırıldı, bazı biletlerde "ahlaka ve laikliğe saygılı bir kıyafet" giymedikleri gerekçesiyle para cezası verildi. Yasağın uygulanması, tesettür giyimin yanı sıra çok çeşitli iffet kıyafetleri giyen plaj sakinlerini de vurdu. Medya, polisin Nice'deki bir plajda bir kadını kıyafetlerinin bir kısmını çıkarmaya zorladığını bildirdi. Belediye başkanlığı Nice terör saldırısının ardından bu tür kıyafetleri giymeyi "kabul edilemez bir provokasyon" olarak nitelendirdi.

Belçika'da bir psikolog ekibi, 166 ve 147 katılımcının yer aldığı iki çalışmada, Belçikalıların İslami başörtüsünden rahatsızlık duymalarının ve ülkenin kamusal alanında bu yasağın desteklenmesinin, özerklik, evrenselcilik, yabancı düşmanlığı/etnik önyargı ve din karşıtı duygularla ilgisini araştırdı. Çalışmalar, örtünme karşıtı tutumların etkilerinin ötesinde daha yüksek seviyeleri öngörmede, yaş ve politik muhafazakarlık gibi diğer ilgili değişkenler ötesinde ince önyargı/ırkçılık, değerler (kendini geliştirme değerleri ve güvenlik karşısında evrenselcilik) ve dini tutumların (gerçek anlamda din karşıtı düşünceye karşı maneviyat) etkilerini ortaya çıkarmıştır.

2019'da Avusturya, okullarda on yaşına kadar olan çocuklara hicabı yasakladı. Yasak, kadın-erkek eşitliği ve yerel geleneklere göre sosyal entegrasyon amacıyla konuldu. Çocuğunu başörtülü olarak okula gönderen velilere 440 euro para cezası verilecekti. Bu yasak, 2020 yılında Avusturya Anayasa Mahkemesi tarafından bozuldu.

İsveç'teki Staffanstorp Belediyesi, 2019'da altıncı sınıfa kadar olan okul öğrencileri için tüm örtü türlerini yasakladı.

Hindistan

Ocak 2022'de Karnataka eyaletinde bir dizi kolej, başörtüsü takan kız öğrencilerin kampüse girmesini engelledi ve ardından eyalet hükumeti eğitim kurumlarında 'dini kıyafetleri' yasaklayan bir genelge yayınladı. 15 Mart 2022'de Yüksek Mahkeme, oldukça tartışmalı bir kararla, uygulamanın İslam'da zorunlu olmadığını savunarak eğitim kurumlarında başörtüsü yasağını onadı.

Türban takmak için resmi olmayan baskı

Müslüman kız ve kadınlar, başörtüsünü takmayı reddettikleri için hem Batı dünyasında hem de başka yerlerde namus cinayetlerinin kurbanı oldular.

Gazze'de, 1970'lerin sonlarında ve 1980'lerde Gazze'de Hamas'ın selefi Mujama' al-Islami'nin, şehirli eğitimli kadınlar üzerinde başörtüsünün yeniden takılmasını sağlamak" için " rıza ve zorlamanın bir karışımını" kullandığı bildirildi.

Benzer davranış, Filistin topraklarında Birinci İntifada sırasında Hamas tarafından da sergilendi. Hamas, Filistinli grupların stratejisinde algılanan başarısızlıkların yarattığı siyasi boşluğu, kadınlara odaklanan bir kampanyayla başarıya giden bir yol olarak İslam'a "dönüş" çağrısında bulundu. Hamas, kadınların evde kalmasında ısrar, erkeklerden ayrılma ve çok eşliliğin teşviki de dahil olmak üzere diğer önlemlerin yanı sıra başörtüsü takma yönünde kampanya yürüttü. Bu kampanya sırasında başörtüsü takmamayı tercih eden kadınlar sözlü ve fiziksel tacize uğradı ve bunun sonucunda "sadece sokakta sorun yaşamamak için" başörtüsü takıldı.

Hicap Afganistan'da Taliban rejimi tarafından zorunlu hale getirildi. Taliban, kadınlardan sadece başlarını değil yüzlerini de örtmelerini istedi, çünkü "bir kadının yüzü kendileriyle ilgili olmayanlar erkekler için yozlaşmanın kaynağıydı".

Hindistan Srinagar'da, kendisine Lashkar-e-Jabbar adını veren militan grup, 2001 yılında burka giymeyen kadınlara yönelik bir dizi asit saldırısının sorumluluğunu üstlendi ve İslami kıyafet vizyonlarına bağlı kalmayan kadınları cezalandırmakla tehdit etti. Çoğu tamamen örtünmemiş olan Keşmirli kadınlar uyarıya karşı çıkarken, saldırılar bölgenin önde gelen militan ve ayrılıkçı grupları tarafından kınandı.

2006'da Gazze'deki radikaller, müstehcen olduğu iddia edilen elbiseleri giymekle ilgili "gözdağı vermek" amacıyla kadınların yüzlerine saldırmakla veya saldırı tehdidi suçlanıyorlar.

2014 yılında Irak ve Levant İslam Devleti nikap ve eldiven takmadıkları için birkaç kadını idam ettiği bildirildi. 

Norveç'te Telia, Nisan 2019'da bir kadının başörtüsünü çıkarmasını reklamda gösterdiği için bomba tehditleri aldı.

Hicap karşıtı resmi olmayan baskılar

İslamcı terör saldırılarının ardından tesettürlü kadınlar dünya çapında sözlü ve fiziksel saldırılara maruz kalmaktadır. Louis A. Cainkar, Müslüman karşıtı saldırıların başlıca hedefinin erkekler değil tesettürlü kadınlar olduğunu yazdı. Bu onların Müslümanlıkları daha kolay teşhis edilebildiği için değil, saldırganların savunmaya çalıştığı yerel ahlaki düzene bir tehdit olarak görüldükleri içindi. Bazı kadınlar korkudan veya tanıdıklarından gelen baskı nedeniyle başörtüsü takmayı bırakıyor, ancak birçoğu dini inançları nedeniyle başörtüsünü takmayı istese bile kendilerini korumak için bunu yapmayı reddetmektedir.

Kazakistan'ın başörtüsü konusunda resmi bir yasağı yoktur. Ancak başörtüsü takanlar yetkililerin kendilerine karşı ayrımcılık yapmak için bir takım taktikler kullandığını ifade ettiler.

2015 yılında Özbekistan'da yetkililerTaşkent'te tesettürlü kadınların gözaltına alındığı bir kampanya düzenledi. Başörtüsünü çıkarmayı kabul edenler "görüşmeden" serbest bırakılırken, reddedenler terörle mücadele birimine sevk edildi. Daha sonra kocaları veya babaları, kadınları polise itaat etmeye ikna etmek için çağrıldı. Bu, Fergana Vadisi'ndeki daha önceki bir kampanyayı takip etti.

Şevket Mirziyoyev'in Aralık 2016'da Özbekistan Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinden sonra, Müslümanlara dini kimliklerini açıkça ifade etme fırsatı verildi. Temmuz 2021'de devlet halka açık yerlerde başörtüsü takılmasına izin verdi

Kırgızistan'da hükumet, 2016 da kadınları başörtüsü takmaktan vazgeçirmeyi amaçlayan pankartların sponsoru oldu.

Tesettürlü kadınlara iş yeri ayrımcılığı

Tesettür gözlenebilir bir inanç beyanı olduğu için Müslümanlara yönelik ayrımcılık kadınlar arasında daha yaygındır. 11 Eylül saldırıları sonrasında iş yerlerinde İslamofobinin bazı tezahürleri görülür ve başörtüsü onları tanınmasına yardımcı olur. İslam inancıyla olan ilişkileri otomatik olarak dinin her türlü olumsuz klişesini üzerlerine yansıtır. Artan ayrımcılığın bir sonucu olarak, işyerindeki bazı Müslüman kadınlar, daha fazla önyargı eylemini önlemek umuduyla başörtülerini çıkarmaya başvuruyor.

Görüşülen bazı Müslüman kadınlar, algılanan ayrımcılığın kendileri için de sorun oluşturduğunu, gelecekte ayrımcılığa uğramaktan korktukları için başörtüsü takmamayı tercih ettiklerini paylaştılar.

Ayrımcılık, Amerika Birleşik Devletleri'nde kadınların dini yükümlülükleri yerine getirme kararlarına da etki ediyor ve dinlerini takip etme konusunda endişe duyuyorlar.

Ali, Yamada ve Mahmoud (2015) İslam dinini takip eden beyaz olmayan kadınların, ayrımcılığa maruz kalan iki azınlık grubunun parçası olmaları nedeniyle “üçlü tehlike” olarak değerlendirildiğini belirtmektedir.

Ali ve ark. (2015) iş yerinde algılanan ayrımcılık ile iş tatminleri arasında bir ilişki bulmuştur. Başka bir deyişle, diğer dini gruplarla karşılaştırıldığında, Müslüman kadınların iş yerinde karşılaştıkları ayrımcılık algısı işlerinden duydukları memnuniyet düzeyi ilişkiliydi.

Müslümanlar arasında olası işe alım ayrımcılığı üzerine yürütülen deneysel bir araştırma, geleneksel İslami kıyafet giyen Müslüman kadınlar ile giymeyenler arasında açık ayrımcılık açısından hiçbir fark olmadığını ortaya koydu. Ancak başörtüsü takan Müslümanlara örtülü ayrımcılık yapıldığı, düşmanca ve kaba bir tavırla muamele edildiği görüldü. ABD'de 4.000 işveren arasındaki işe alım uygulamalarını gözlemleyen deneyciler, kendilerini Cumhuriyetçi olarak tanımlayan işverenlerin, sosyal ağ sayfalarında Müslüman görünen adaylarla işe alım görüşmesi yapmaktan kaçınma eğiliminde olduğunu buldu.

Bazılarının iş yerinde tesettür ayrımcılığı olarak gördüğü ve kamuoyunun dikkatini çeken ve Yüksek Mahkemeye taşınan bir örnekte ABD Eşit İstihdam Fırsatı Komisyonu, Başlık VII'nin verdiği yetkiden yararlanarak iş başvurusunda bulunan ancak EEOC v. Abercrombie ve Fitch'in örtü ve siyah giysilere karşı uzun süredir devam eden politikasını ihlal eden başörtüsü takması nedeniyle reddedilen genç bir tesettürlü kadın için dava açtı.

Birleşik Arap Emirlikleri'nde Güney Asyalı Müslümanlar, ABD'deki Güney Asyalı emsalleri kadar ayrımcılık algılamıyorlar. Bununla birlikte, kadınlar her iki coğrafyada da ayrımcılık deneyimlerini ince ve dolaylı etkileşimler olarak tanımlamada benzerler. Aynı çalışma, başörtüsü takan ve takmayan Güney Asyalı Müslüman kadınlar arasındaki farklılıkları da bildiriyor. Tesettürlü olmayanlar için, diğer Müslümanların yanındayken daha fazla algılanan ayrımcılık yaşadıklarını bildirdiler.

Algılanan ayrımcılık, hem zihinsel hem de fiziksel esenliğe zararlı olmasına rağmen bazı bireyler için daha olumlu bir iyilik hali ile de ilişkili olabiliyor. Yeni Zelanda'da yapılan bir araştırma, başörtüsü takan kadınların ayrımcılığa maruz kalmasına rağmen, çok daha yüksek dini gurur, aidiyet ve merkezilik duyguları ile bu olumsuz deneyimlerin üstesinden geldiği sonucuna varmıştır.

Ayrıca bakınız

  • İslami giyim
  • İslam ve kadın
  • Türkiye'de başörtüsü yasağı / Merve Kavakçı
  • Başörtüsü / Başörtüsü Türleri
  • Ülkelere göre tesettür
  • Fransa'da İslami eşarp tartışması
  • Dini başlık listesi

Örtü çeşitleri

  • Kaput
  • Paranja
  • Purda
  • Tagelmust (erkekler tarafından giyilir)
  • Tudong
  • Yaşmak

İslami olmayan örtü çeşitleri

  • Ghoonghat
  • Hristiyan başörtüsü
  • Dini alışkanlık
  • Tichel

TDK sözlük anlamı ve açıklaması nedir?

isim, Arapça tesettur

Kadınların kapalı bir biçimde giyinmesi.

Kelime Kökeni

Arapça str kökünden gelen tasattur تستّر  "örtünme" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça aynı anlama gelen satr ستر  sözcüğünün tefeˁˁul vezni (V) masdarıdır.

Tarihte En Eski Kaynak

[ Meninski, Thesaurus (1680) ]

Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve tesettür kelimesinin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski