radyofobi

 

radyofobi

Radyofobi (İngilizce: radiophobia), yapay Radyasyon ve X ışınları korkusudur. Radyofobisi olan birey, radyasyona yeterince maruz kaldığında (radyasyona bağlı kanser ve akut radyasyon sendromu korkusuyla) cahillikten dolayı ve/veya travmatik deneyim sonucunda gereksiz veya mantıksız korkuya neden olmaktadır.

Sağlık fiziği posteri. Radyasyondan korkmak yerine saygıyı ısrarla dile getirdi
Sağlık fiziği posteri. Radyasyondan korkmak yerine saygıyı ısrarla dile getirdi (ORNL, 1947)

{tocify} $title={İçindekiler}

Castle Bravo deneyinin halkın algısı üzerindeki etkisi

1 Mart 1954 tarihli bir deney olan Castle Bravo deneyi, türünün ilk radyasyon cihazı örneği deneysel termonükleer Shrimp cihazının denenmesi sonucunda, 4-6 megaton arasındaki tahmini radyasyon verilerini geçti ve bunun yerine 15 megaton radyasyon üretti; Nükleer serpintilerin, beklenmedik miktarda, başlangıçta tahmin edilen ~5 megatonluk serpinti alanının dışına çıkmıp, alanın dışında balıkçılık yapan ve olaydan habersiz olan Japon balıkçı tekneleri Daigo Fukuryū Maru ve Lucky Dragon'u yüksek radyasyon altına almıştır, Castle Bravo deneyi soruşturma altına alınmıştır. Deneyden (yani felaketten) 2 hafta sonra 23 üyeli balıkçı mürettebatı yüksek miktarda radyasyona mağruz kaldıklarından, ciltleri akut radyasyon hastalığı ile hastalanmaya başladı. Mürettebattan bir kişi, teknenin kaptanı olan Kuboyama Aikichi, olaydan 7 ay sonra, 23 Eylül 1954'te ölmüştür. Daha sonra, yaklaşık yüz balıkçı teknesinin de yüksek radyasyona mağruz kaldığı tahmin edildi. Marshall Adaları sakinleri de radyasyon tehlikesine maruz kaldılar ve bir takım adalar acilen tahliye edildi.

Nükleer silahların hakkında o zamanlar pek bilgi olmamasına bağlı olarak meydana gelen bu olay, nükleer silahları öngörülemeyen derecede güçlü olabileceklerini göstermiştir. Ayrıca olay, Japon gıda kaynaklarını etkilemiştir. Radyoaktif kontamine içeren balıklardan kaynaklanan yaygın bir korku yaratmıştır. Castle Bravo deneyinden çıkan patlamanın neden olduğu kontaminasyonun tahmin edilenlerden yaplaşık bin kat daha güçlü olduğunu yayınlanmasından sonra, Japonya'daki olay, bazıları tarafından "ikinci bir Hiroşima olayı" olarak adlandırıldığı seviyeye ulaşmıştır. Daha sonra, güçlü anti-nükleer hareketin Amerika karşıtı bir harekete dönüşmesini önlemek için, Japonya ve ABD hükûmetleri, kirli balıkçılık için 2 milyon dolar tazminat kararı aldı, hayatta kalan 22 balıkçı mürettebatı tarafından da kabul edildi. Bütün mürettebat üyeleri toplam yaklaşık 2 milyon dolar tazminat almıştır.

Yerel halk radyasyonun bulaşıcı olduğunu düşündüğünden, hayatta kalan mürettebat üyeleri ve aileleri daha sonra önyargı ve ayrımcılık yaşamıştır.

Castle Bravo deneyinin sanat üzerindeki etkisi

Castle Bravo deneyi ve radyoaktif şiddetin korkuları, sanat ve sinemada yeni bir yönde ilham kaynağı olmuştur. Özellikle Ishirō Honda'nın 1955'te çıkardığı filmi Gojira gibi filmlerine ilham kaynağı olmuştur. Gojira'nın açılış sahnesi sıra radyasyon yanıkları bulunan kurtulanlar içermektedir. Gojira filminde özel efektleri ikna edici bulunmasa da Roger Ebert, filmin " en önemli ayrıntısı" olduğunu söylemiştir.

A year after the Castle Bravo test, Akira Kurosawa examined one person's unreasoning terror of radiation and nuclear war in his 1955 film I Live in Fear. At the end of the film, the foundry worker who lives in fear has been declared incompetent by his family, but the possible partial validity of his fears has transferred over to his doctor.

Nevil Shute'ın 1957'de çıkardığı On the Beach adlı romanı, Kuzey Yarıküre'deki tüm yaşamın öldürecek kadar çok radyoaktif şiddet salan bir nükleer savaştan esinlenerek yazmıştır ve sadece altı yıl sonra bir geleceği tasvir etmektedir. Roman, Güney Yarımküre'nin geri kalanıyla birlikte benzer ve kaçınılmaz bir kaderi beklediğini öngörmüştür.

Radyofobi ve Çernobil olayı

Eski Sovyetler Birliği'nde, Çernobil felâketi'nden sonra radyoaktife maruz kalan pek çok hasta, düşük olsa dahi radyasyona maruz kalma konusunda aşırı endişe gösterdi ve bu nedenle, birçok kişide radyofobi (radiophobia) gelişti ve fatalist alkolizmin de arttığı gözlemlendi. Japon sağlık ve radyasyon uzmanı Shunichi Yamashita şunları kaydetmiştir:

Çernobil'de biliyoruz ki psikolojik sonuçlar çok büyüktür. Tahliye edilenlerin ömürleri, kanser yüzünden değil, depresyon, alkolizm ve [intihar]][ nedeniyle 65 ila 58 yıla düştü. Yer değiştirmek kolay değil, stres çok büyük. Biz sadece bu sorunları takip etmemeliyiz, aynı zamanda onlara da özel muamele etmeliyiz. Aksi takdirde insanlar araştırma yaptıklarında sadece kobay olduklarını hissedeceklerdir.

"Radyasyon fobisi sendromu" terimi 1987'de başlamıştır.

Bununla birlikte, belirtmek gerekir ki, radyasyonun psikolojik fobisi, bir birey veya çocuklarına gerçek bir hayatı tehdit eden maruz kalma ile çakışmayabilir. Radyofobi, yalnızca bir kişinin maruz kaldığı gerçek radyasyon miktarına orantısız bir kaygı sergilemektedir; çoğu durumda, bireylerin, arka plan radyasyonundan her gün doğal olarak maruz kaldıkları radyasyona maruz kalma değerlerine eşit veya çok daha yüksek değildir. Yaşamını tehdit eden, radyasyona maruz kalma düzeyine verilen tepki sonrası kaygı, radyofobi ya da kaygı kaygısı olarak değil, normal, uygun bir yanıt olarak düşünülür.

Çernobil kürtajları

Kazayının ardından, gazeteciler pek çok sağlık uzmanına (Birleşik Krallık Ulusal Radyolojik Koruma Kurulu sözcüsü gibi) güvenmemekte ve halkın güvensiz kıldığını iddia etmektedir.

Throughout the European continent, in nations where abortion is legal, many requests for induced abortions, of otherwise normal pregnancies, were obtained out of fears of radiation from Chernobyl; including an excess number of abortions of healthy human fetuses in Danimarka in the months following the accident.

Danimarka'da radyasyonun artışı o kadar düşüktü ki, doğum kusurları riski neredeyse hiç artmamıştı, gebe kadınlar ve kocaları arasındaki kamusal tartışma ve endişe, Danimarka'da kazadan daha fazla ölüme neden oldu. Bu, kamusal tartışmanın önemini, kitle iletişim araçlarının rolünü ve Ulusal Sağlık yetkililerinin bu tartışmaya katılım biçimini vurgulamaktadır.

Kazadan sonra Yunanistan'da panik ve sahte söylentiler çıkmıştır ve bu nedenle pek çok doğum uzmanı ve hamile birkaç hafta içerisinde yanlış bir yanılgıya düşmüştür. Bu olayın üstünden pek çok düşük meydana gelmiştir. Tıp grubunda endişe devam ederken, tıp mesleği büyük sorunun olmadığını tespit etmiştir. Yunanlara uygulanan etkin doz radyasyonun, embriyonik anormallikleri veya diğer stokastik olmayan etkileri indirebileceğinden daha düşük bir doz olan 1 mSv'yi (0.1 rem) geçmediği saptanmış olsa da, istenen gebeliklerin 2500'den fazlasının aldırılması gözlenmiştir. Bu durum muhtemelen annede bir çeşit radyofobi uyandırmış ve hem bebeğin hem de kendisinin doğum yaparken öleceğini düşündürtmüştür.

İtalya'da meydana gelen, beklenen bebek sayısının isteyerek aldırılan normal sayının "biraz" üzerinde olması, tıbbın halka radyofobiyi açıklama zorunluluğu getirtmiştir. Pek çok kişi bir fobi olduğuna inanmamış ve doğum yaparken radyasyondan gerçekten ölebileceğini düşündürtmüştür.

Kaynak

  • wikipedia 28.10.2022 tarihli yazı.

Ayrıca bakınız


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski