agnozi

agnozi kelimesinin sözlük anlamı nedir?

agnozi
agnozi
isim, ruh bilimi Fransızca agnosie
Tanısızlık.


Agnozi, duyusal bilgiyi işleme yetersizliğidir. Genellikle özel bir duyu ya da hafıza kaybının olmadığı durumlarda nesneleri, kişileri, sesleri, şekilleri, kokuları tanıma yeteneğinin kaybıdır.

Ventral akışın bir bölümü olan oksipitotemporal sınırın zarar görmesinden kaynaklanan beyin hasarı ya da nörolojik hastalıklarla ilişkilidir. Agnozi, görme ya da duyma gibi sadece tek bir modaliteyi etkiler.

Agnozi Türleri

Akinetopsi
Serabral akinetopsi olarak da adlandırılan bu durum, görsel hareketleri algılayamama olarak bilinmektedir. Serebral akinetopsi oluşmasının bir sebebi, çizgili korteksin dış kısmında meydana gelen lezyonlardır.

Anosognozi
Kişinin kendi durumu hakkında geri bildirim alamaması durumudur ve içgörü eksikliği ile karıştırılabilmektedir fakat beyindeki geri bildirim mekanizmalarındaki sorunlardan kaynaklanmaktadır. Anosognozi oluşumunun sebebi bu nörolojik hasar olmakla birlikte, çeşitli nörolojik bozukluklar yüzünden de meydana gelebilmektedir; fakat felç ardından gelen bozulmaların yol açtığı yaygın olarak düşünülmektedir. Çoklu bozuklukları olan anosognozili kişiler bu bozukluklarının birkaçının farkında olabilirler fakat geri kalan bozuklukları algılayamamaktadırlar.

Özalgısal Görsel Agnozi
Görsel şekilleri ayırt etmekte zorlanırlar ve bu yüzden tanıma, taklit etme ve farklı görsel uyartıları ayırt etmekte sıkıntı yaşarlar. İlişkilendirme agnozisi olan kişilerin aksine, özalgısal agnozisi olan kişiler görselleri taklit edemezler.

İlişkilendirme görsel agnozisi
Görsel sahneleri ve nesne sınıflandırmalarını tarif edebilirler fakat yine de onları tanıyamazlar. Örneğin, çatalın yemek yemek için kullanıldığını bilirler fakat kaşıkla karıştırabilirler. İlişkilendirme agnozisi olan kişiler kopyalama yöntemiyle görselleri tekrar oluşturabilmektedirler.

Astereognozi
Bedensel-duyusal agnozi olarak da bilinen bu durum dokunma duyusuyla ilişkilidir. Bu kişiler nesnelerin dokunulmasıyla elde edilen doku, büyüklük ve ağırlık verilerinden yola çıkarak nesneleri tanımakta güçlük çekerler. Fakat yine de bu özellikleri sözlü olarak tanımlama ve aynı objeleri resimlerden tanıma veya onların resmini çizme yeteneğine sahiptirler. Bedensel-duyusal korteks üzerindeki lezyonlardan kaynaklandığı düşünülmektedir.

İşitsel agnozi
İşitsel Agnozi, 1877 yılında tanımlanmıştır. İşitsel agnozide, çevresel ve sözel olmayan duysal ipuçlarını ayırmakta zorluk çekilir, ayrıca konuşmalı ve konuşmasız sesleri, duyma yetileri normal dahi olsa ayırt etmekte güçlük çekilir. 2 tip işitsel agnozi bulunmaktadır: Anlamsal çağrışımlı ve ayırt edici agnozi. Anlamsal çağrışımlı agnozi, beynin sol lobundaki lezyonlarla ilişkilendirilirken, ayırt edici agnozi ise sağ lobdaki lezyonlarla ilişkilendirilmektedir.

İşitsel sözsel agnozi
Tam söz sağırlıgı olarak da bilien İşitsel Sözel Agnozi, duyma yetisinin çalışır durumda olmasına karşın, konuşulan sözcüklerin semantik açıdan anlamlı bulunmasında zorluk çekilen bir çeşit sağırlıktır.

Ototopagnozi
Vücudun kısımlarını yönlendirememe olarak tanımlanmakta ve genellikle beynin arka talmik liflerinin yan kısmındaki lezyonlardan kaynaklanmaktadır.

Serebral akromatopsi
Renk agnozisi olarak da bilinen serebral akromatopsi, renkleri kategorilemede ve tanımadaki zorluktur. Beyinsel akromatopsi genellikle nörolojik hasarlardan kaynaklanır. Beynin renk tanımada özelleşen iki bölgesi vardır: V4 ve V8 bölgesi. V4 bölgesi için tek yanlı lezyon, hemiakromatopsi olarak bilinen renk algılama kaybına neden olur.

Kortikal sağırlık
Duyma yetisi çalışır durumda olan ama işitsel bilgileri algılayamayan insanların durumu için kullanılır.

Çevresel agnozi
Bilinen spesifik bir oda veya binanın yerini saptayamamak ve belirli bir konuma nasıl ulaşılacağına dair yön belirleyememektir. Bu bireyler güzergahları öğrenmede zorluk yaşar. Agnozinin bu türü, tek yönlü ya da sağ lobun arka bölgesindeki lezyonlarla ilişkilendirilir. Ayrıca çevresel agnozi, prosopagnozi ve Parkinson hastalığıyla da ilişkilendirilir.

Parmak agnozisi
Eldeki parmakları ayırt edememektir. Baskın hemisfer yan lobundaki lezyon durumunda mevcuttur ve Gerstmann sendromunun bir unsurudur.

Form agnozisi
Hastalar bütün bir objeyi değil sadece ayrıntıların parçalarını algılar.

Bütünleyici agnozi
Genellikle hastalar İlişkilendirme agnozisi veya özalgısal agnozinin bir çeşidine sahiptir. Ancak bütünleyici agnozi durumunda hasta ilişkilendirme agnozisi ve özalgısal agnozinin arasındadır. Hasta elementleri tanıyabilir ancak bu elementleri kavranabilir algısal bütünler haline getirmek için birleştiremez. 

Ağrı agnozisi
Analjezi olarak da bilinen ağrı agnozisi ağrıyı algılama ve işlemedeki güçlük anlamına gelir ve kendi kendini yaralamanın bazı tiplerine zemin hazırladığı düşünülür.

Fonagnozi
İşiten kişinin kullanılan sözcükleri anlayabildiği halde aşina insan veya hayvan seslerini tanıyamamasıdır.

Prosopagnozi
Yüz körlüğü ve yüz agnozisi olarak da bilinir: Hastalar bazen kendilerininki de dahil olmak üzere aşina yüzleri bilinçli olarak tanıyamazlar. Bu isimleri hatırlayamama olarak sık sık yanlış algılanır.

Saf Aleksi
Saf aleksi hastaları genellikle kelimeleri okumakta ve harfleri ayırt etmekte zorluk yaşarlar. Bir kişinin saf aleksi hastası olup olmadığını anlayabilmek için kopyalama ve tanımlama testi yapılmalıdır.

Semantik Agnozi
Bu agnozi biçimine sahip olanlar nesneyi tanımak için görsel olmayan duyu sistemlerini kullanana kadar etkin bir şekilde ‘nesne körü’dür. Örneğin nesneyi hissetmek, koklamak, sallamak veya nesneye hafifçe vurmak semantiğinin (anlamının) fark edilmesini tetikleyebilir.

Sosyal duygusal agnozi
Bazen ifade agnozisi de denilen; kişinin yüz ifadelerini, vücut dilini ve tonlamayı algılayamadığı agnozi biçimidir. Kişileri, insanların duygularını sözel olmayan bir şekilde algılayamaz hale sokar ve sosyal etkileşimin bu unsurunu sınırlar.

Simültanagnozi
Görsel girdiyi bir bütün olarak işleyememe durumudur. Kişiler; yüzler, vücutlar, nesneler, odalar, yerler ve resimleri bütün olarak değil parça parça şeklinde işlerler. Onların ait olduğu manzarayı veya ayrıntılardan tam bir görüntüyü oluşturamazlar. Simültanagnozi Baliant Sendromu'nun olağan bir semptomudur.

Taktil agnozi
Nesneleri yalnızca dokunarak tanıma veya belirleme yeteneğinin bozulması.

Zaman agnozisi
Olayların ardışıklığını ve süresini kavramanın kaybolmasıdır.

Topografik agnozi
Bu, kişinin nesneleri tanıyamaması nedeniyle kendisine yol göstermesi için görsel ipuçlarına bel bağlayamadığı bir görsel agnozi biçimidir. Buna rağmen kişide aynı yerin görsel planını tarif etme kapasitesi mükemmel olabilir.

Görsel-Mekansal Disagnozi
Görsel-mekansal disgnozi kişilerin bulunduğu çevreye ya da nesnelerin birbirine olan ilişkisine dair olan algısını yitirme durumudur. Bu yapısal apraksi, topografik oryantasyon bozukluğu, optik ataksi, oküler motor apraksi, giyinme apraksisi ve sağ-sol karışıklığı içerebilir.

Görsel Agnozi
Sol oksipital ve temporal lobda meydana gelen doku zedelenmesiyle ilgilidir. Görsel agnozinin birçok tipi nesneleri tanıyamamaya yol açar.


Görsel Agnozi
Görsel agnozi, nesneleri tanımlamadaki yetersizlik anlamına gelir ve geniş bir kategoriye sahiptir. İki farklı türe ayrılabilir: özalgısal agnozi ve ilişkilendirme agnozisi.

Özalgısal agnozisi olan kişiler onlara bir nesne gösterildiğinde nesnenin dış hatlarını ve taslağını görürler fakat gördükleri nesneyi kategorize etmede zorluk yaşarlar. Özalgısal agnozi beynin bir yarım küresinin zarar görmüş olmasıyla ilgilidir, özellikle sağ yarımkürenin arka kısmındaki oluşmuş hasarla ilgilidir.

Bunun tersine, ilişkilendirme agnozisi olan kişiler bir nesneyi adlandırmaları istendiğinde zorluk yaşarlar. İlişkilendirme agnozisi oksipitotemporal sınırdaki her iki (sağ ve sol) yarım kürenin hasar gömüş oluşuyla ilgilidir.

Prosopagnozi ise ilişkilendirme agnozisinin bir türüdür ve yüzleri tanıyamama, bilememeyle ilgilidir. Örneğin, bu kişiler arkadaşlarını, ailelerini ve iş arkadaşlarını tanımada zorluk yaşarlar. Fakat, prosopagnozisi olan kişiler diğer bütün görsel uyarıcıları tanımlayabilirler.

Konuşma Agnozisi
Konuşma agnozisi, diğer bir deyişle işitsel sözel agnozi, kişilerde iyi bir şekilde duyma, konuşma ve okuma sağlanmasına rağmen konuşulan kelimeleri kavrayamamaları anlamına gelir. Hastalar bir sesi gerçekten duyduklarını fakat onları anlamlandıramadıklarını ifade etmişlerdir.

1. Denetmen: Kahvaltıda ne yedin?

2. Hasta: Kahvaltı, kahvaltı, tanıdık geliyor ama bu kelime bana bir şey ifade etmiyor.

Konuşmacının söylediği şeyin ne olduğunun anlaşılmamasına rağmen, bazı hastalar konuşmacının sesi hakkında bazı karakteristik bilgileri (örneğin, konuşmacının cinsiyeti) tanımlayabildiklerini söylediler.

Agnozi Nedenleri
Agnozi, felç, bunama veya diğer nörolojik rahatsızlıklar kaynaklı olabilir. Travma, beyin enfeksiyonu kaynaklı ya da kalıtımsal da olabilir. Ek olarak bazı agnozi türleri, gelişimsel rahatsızlıklardan da kaynaklanabilir. Hasar nedenli agnoziler genellikle beynin ya oksipital ya da yan lobunda meydana gelir. Bir duyu etkilense de, diğer bölümlerdeki bilişsel yetenekler korunabilir.

Körlükten belirgin bir iyileşme sağlamış hastalarda agnozi riski kaydadeğerdir.

Hasarın üst kısımdaki temporal oluğa etkisi birkaç türden nörolingustik yetersizlikle ilgilidir, ve agnozi onlardan biridir. Konuşmayı kavramak adına üst kısımdaki temporal oluk hayati bir görev üstlenir çünkü bu bölge temporal arabirimle yakından ilgilidir. 1985 Trace II Modeline göre temporal arabirim, anlamlı kelimeler üretmede görevli morfolojik özelliği olan ses birimleriyle ilgilidir. Bu birleşme süreci kişilerin kelime haznelerindeki bazı kelimelerin engellenmesiyle tamamlanır. Örneğin, eğer deneyi yapan kişi yüksek sesle KÖPEK derse, bu telafuz kişinin anlamsal arabirimindeki çeşitli kelimeleri harekete geçirecek ve engelleyecektir:

-Köpek: 5 harfi harekete geçirir, ve 0 harf engellenir => Köpek -- +5

-Köpek: 4 harfi harekete geçirir, ve 1 harf engellenir => Kötek -- +4

-Köpek: 3 harfi harekete geçirir, ve 2 harf engellenir => Döşek -- +3

Bu modelin agnozi ile tutarlılığı iki yönlü doku zedelenmesinin üst temporal oluğa söz sağırlığı ya da bugünkü deyişle "konuşma agnozisi" oluşturması kanıt gösterilerek sağlanır (Kussmall, 1877). Söz sağırlığı olan hastalar korteks seviyesinin altındaki konuşma içermeyen sesler için işitsel süreci olan konuşma seslerinin işlemesinde ve tanınmasında yetersizlik gösterir.

Teşhisi
Bir kişiyi agnozi hastası olarak değerlendirmek için, kişinin bir duyu kaybına sahip olmadığına ve hem dil becerisinin hem de zekâ durumunun işler olduğuna emin olmak gerekmektedir. Bir kişiye agnozi teşhisi konulması için, kişinin sadece belirli bir modalitede duyu kaybı yaşaması gerekmektedir. Teşhis koyabilmek için, özalgısal agnozi ve ilişkilendirme agnozisi arasındaki ayrım yapılmalıdır. Bu ayrım, kişiye kopyalama ve eşleştirme görevleri tamamlatılarak yapılabilir. Eğer kişi özalgısal agnozi hastasıysa görünüşü aynı iki nesneyi eşleştirmede başarılı olamaz. Bunun aksine, eğer kişi ilişkilendirme agnozisi hastasıysa değişik nesneleri eşleştirmeyi başaramaz. Örneğin, görsel modalitede ilişkilendirme agnozisi teşhisi konmuş bir kişi açık ve kapalı iki dizüstü bilgisayarı fotoğrafını eşleştiremez.

Saf Aleksi
Saf aleksi hastaları genellikle kelimeleri okumakta ve harfleri ayırt etmekte zorluk yaşarlar. Bir kişinin saf aleksi hastası olup olmadığını anlayabilmek için kopyalama ve tanımlama testi yapılmalıdır.

Prosopagnozi
Kişilere genellikle ünlü aktörler, şarkıcılar, politikacılar veya aile üyeleri gibi tanıdık oldukları insan yüzleri gösterilir. Gösterilen resimler yaş ve kültürel açıdan uygun seçilir. Görevde gözlemci, kişiden her yüzün ismini söylemesini ister. Eğer kişi fotoğraftaki yüzün ismini söyleyemezse, gözlemci kişiye yüzü tanımlayabilmesine yardımcı olabilecek bir soru sorar.

Tedavisi
Bütün pratik amaçlar için doğrudan bir tedavi yoktur. Bilgi, hasarlı olmayan modelite haricindeki modalitelerden verilirse hastalar gelişebilir. Farklı türdeki terapiler agnozinin etkilerini tersine çevirmeye yardımcı olabilir. Bazı durumlarda hastalığın etiyolojisine bağlı olarak mesleki terapi veya konuşma terapisi agnoziyi düzeltebilir.

Başlarda agnoziye sahip olan çoğu birey algılama veya tanıma bozukluğundan hangisine sahip olduklarından habersizlerdir. Bu durum bir bozukluğun farkında olunmasının eksikliği olan anosognoziden kaynaklanabilir. Bu farkında olmama durumu genellikle inkar veya herhangi bir biçimde tedaviye direnmeye sebep olur. Bireyin sahip olabileceği algı veya tanıma bozukluklarını fark etmesine yardımcı olabilmek için kullanılabilecek birçok yöntem vardır. Hastanın sadece kusurlu modalitesine uyarıcı verilerek, hastanın kendisindeki bozukluğuna olan farkındalığını artırmaya yardımcı olunabilir. Alternatif olarak, bireyin eksiklikten kaynaklanan her bir sorunu görebilmesi için bir görev bileşenlerine ayrılabilir. Birey, algısal veya tanıma kusurunu kabul ettiği zaman, terapi çeşitlerinden birisi önerilebilir. Değişimli modeliteler, sözsel stratejiler, yardımcı ipuçları ve organizasyonel stratejileri olan telafi edici yöntemler gibi birçok tedavi biçimleri vardır.

Sözsel Stratejiler
Belirli agnozi tipi olan bireylerler için sözel tasvirler kullanmak yardımcı olabilir. Prosopagnozikler gibi hastalar, kendi arkadaş veya aile bireylerinin tasvirini dinlemeyi işe yarar bulabilir ve onları görsel ipuçlarına nazaran bu tasvirler üzerinden daha kolay bir şekilde ayırt edebilirler.

Yardımcı İpuçları
Özellikle çevresel agnozisi veya prosopagnozisi olan bireylerde yardımcı ipuçları kullanmak yararlı olabilir. Çevresel agnozisi olan bireylerde yardımcı ipuçları, yeni bir odayı sembolize eden veya bir alanı hatırlatan renksel ipuçları veya dokunsal işaretleri kapsayabilir. Prosopagnozikler, bir bireyi tanımak için o bireyin çarpık dişleri veya yüzündeki yara izi gibi yardımcı ipuçlarını kullanabilir.

Organizasyonel Stratejiler
Görsel agnozisi olan bireyler için organizasyonel stratejiler yoğun ölçüde yardımcı olabilir. Örneğin, kıyafetleri farklı askılara göre organize etmek bireye dokunsal ipuçları verir ve sadece görsel ipuçlarına dayanmanın aksine, belirli biçimlerdeki kıyafetleri tanımlamayı daha kolay hale getirir.

Alternatif Tıp
Bu stratejiler etkilenmemiş olan modelitelerin kullanımını ortaya çıkarır. Örneğin, görsel agnozikler dokunsal bilgileri görsel bilgilerin yerine kullanabilir. Alternatif olarak, prosopagnozisi olan bireyler işitsel bilgileri görsel bilgilerin yerine kullanabilirler. Örneğin, prosopagnozisi olan bir birey, başka bir bireyi konuşması için bekleyebilir ve bu sayede bireyi konuşmasından tanıyabilir.

Tarihi
Agnozi sözcüğü, Antik Yunanca’da “bilgi yoksunluğu, bilgisizlik” anlamına gelen ἀγνωσία (agnosia) teriminden türetilmiştir. Terim, Sigmund Freud tarafından 1891 yılında şu şekilde tanımlanmıştır: “Finkelnburg’un asemboli olarak adlandırdığı, nesnelerin tanınmasındaki bozukluk durumları için “agnozi” terimini sunmak isterim.” Freud’un bu terimi sunmasından önce, agnozi hakkında tarihteki ilk bilgilerden birkaçı, reseptif afazi üzerine teoriler kuran Wernicke tarafından 1984 yılında ortaya atıldı. Wernicke; reseptif afazili bireylerin, konuşmaları anlama ve kelimeleri tekrar etme yetisi gösteremediğini belirtmiş ve reseptif afazinin, sol üst temporal girus’un arka üçüncü kısmındaki lezyonlardan kaynaklandığını düşünmüştür. Wernicke, reseptif afazili bireylerin, beyinlerindeki bu lezyonlar sebebiyle belli ses ve konuşma içi ses frekansları için bazı seviyelerde duyma yetmezliği yaşadıklarını düşünmüştür.

Wernicke’in ardından, “söz sağırlığı” olarak da bilinen “işitsel sözel agnozi” durumunun niçin ortaya çıktığını 1877 yılında açıklamaya çalışan Kussmaul gelmektedir. Wernicke’in açıklamalarının aksine Kussmaul, işitsel sözsel agnozinin birinci sol temporal girustaki büyük çaplı hasarların bir sonucu olduğunu düşünmüştür. Ayrıca Kussmaul, okuma yitimi olarak da bilinen Aleksi’nin (edinilmiş aleksi) kökenleri hakkında da çıkarımlarda bulunmuş ve okuma yitiminin sol anguler ve supramarjinal giruslardaki lezyonların bir sonucu olduğunu düşünmüştür.

Heinrich Lissauer ise agnozi hakkındaki fikirlerini Wernicke ve Kussmaul’un ardından dile getirmiştir. 1890 yılında, nesne tanıma bozukluğunun oluşumunu açıklayan iki teori öne sürmüştür. Bozukluğun meydana gelmesinin ilk yolu, erken algısal işlemde bir hasarın oluşması veya mevcut nesne temsilinde hasar oluşmasıdır. Mevcut nesne temsilinde hasar meydana gelirse, bu durum nesnelerin görsel hafızada tutulmasını engelleyecek ve bu yüzden kişi nesneleri tanıyamayacaktır. Wernicke, Kussmaul ve Lissauer döneminde serebral korteks hakkında bilinenler oldukça sınırlıydı. Bugün ise yeni ortaya çıkan nörogörüntüleme teknikleri ile birlikte agnozi hakkındaki bilgilerimizi etkili bir şekilde arttırmamız mümkün olmuştur.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski