![]() |
John Tyndall portresi kariyerinin ortasında |
John Tyndall FRS (2 Ağustos 1820 – 4 Aralık 1893) oldukça seçkin bir 19. yüzyıl fizikçisidir. Bilimsel alandaki ünü 1850'lerde diyamanyetizma üzerine yaptığı çalışmalarla ortaya çıkmıştır. Daha sonra kızılötesi ışınların açığa çıkardığı radyasyon alanında ve havanın fiziksel özellikleri ile ilgili keşiflere imza atmıştır ve 1859'da atmosferik CO2 ile günümüzde sera etkisi olarak bilinen olay arasındaki bağlantıyı kanıtlamıştır.
Tyndall ayrıca yayımlanmış bir düzineden fazla bilimsel kitabıyla 19. yüzyılın fizik deneyleriyle ilgili olan bu sanat eserleri birçok okur kitlesi edinmiştir. 1853'ten 1887'ye kadar Londra’da bulunan Royal Institution of Great Britain’da fizik professörü olarak akademik hayatını sürdürmüştür.
{tocify} $title={İçindekiler}
Hakkında bilgi nedir?
Doğum | 2 Ağustos 1820 Leighlinbridge, County Carlow, İrlanda |
---|---|
Ölüm | 4 Aralık 1893 (73 yaşında) Haslemere, Surrey, İngiltere, Birleşik Krallık |
Milliyet | İrlandalı |
Mezun olduğu okul(lar) | Marburg Üniversitesi |
Tanınma nedeni | Atmosfer Fizik eğitimi Tyndall etkisi Diyamanyetizma kızılötesi radyasyon Tindalizasyon |
Evlilik | Louisa Charlotte Hamilton (e. 1876) |
Ödüller | Kraliyet Madalyası (1853) Rumford Madalyası (1864) |
Kariyeri | |
Dalı | Fizik, Kimya |
Çalıştığı kurum | Royal Institution of Great Britain |
Akademik danışmanları | Robert Bunsen Hermann Knoblauch |
Doktora öğrencileri | Mihajlo Idvorski Pupin |
![]() |
John Tyndall'ın imzası |
İlk yılları ve eğitimi
Tyndall İrlanda’nın Carlow bölgesinde Leighlinbridge’de dünyaya geldi. Babası yerel bir polis memuruydu ve ataları Gloucestershire göçmenleriydi, 1670 yılına yakın bir zamanda güneydoğu İrlanda’ya yerleştiler. Tyndall gençliğinin sonlarına kadar Carlow bölgesinde bulunan yerel okullara gönderildi ve büyük olasılıkla oradan ayrılmasına kısa bir süre kala öğretmenlerine asistanlık yapmaya başlamıştı. Okulda öğretilen konuların arasında teknik çizimler ve matematiğin bazı uygulamaları bulunuyordu. Öğretilen bu konuların çoğu arazi incelenmesi için bilinmesi gerekli olan konulardı. 1839 yılında yani gençlik zamanlarının sonuna doğru hükümet tarafından arazi inceleme ve harita çizme bölümüne tasarımcı ya da teknik ressam olarak alındı. Daha sonra aynı bölümde çalışmak için İngiltere’de bulunan aynı isimdeki kuruma çalışmak için gitti ve 1842 yılında oraya taşındı. 1840 ve onu takip eden 10 yıl boyunca Demiryolu inşaatı sürecinde tasarımcı olarak çalışmak üzere işe alındı çünkü işverenleri onun teknik çizimler konusunda oldukça başarılı olduğunu biliyorlardı. 1844 ve 1847 yılları arasında ona bolca kazanç sağlayan demiryolu inşa etme planında görevli olarak çalıştı. 1847’de Hampshire’da bulunan bir yatılı okul tarafından matematik ve arazi çizimi derslerini vermek için öğretmen olarak seçildi. Verdiği bu kararı daha sonra tekrar gözden geçirerek şunları söylemiştir: “entelektüel bir şekilde büyüyebilme isteği beni hiçbir zaman vazgeçirmedi ve demiryolu yapımındaki görevim azaldığında bir uzman olarak Queenwood College’a 1847 yılında kabul edildim.” Queenwood'da öğretim asistanı olarak çalışan bir diğer isim ise Edward Frankland idi. Frankland daha önce British Geological Survey için bir kimya laboratuvar aistanı olarak çalışmıştı. Frankland ve Tyndall zamanla çok iyi birer arkadaş oldular. Frankland daha önce birçok bilimsel aktivitede bulunmuştu ve bu durum onu bilim alanında daha tecrübeli yapıyordu. Bu tecrübesine dayanarak birlikte Almanya'ya gitmeye ve orada bilimsel eğitimlerini daha da ileriye taşımaya karar verdiler. Frankland Almanya'daki üniversitelerin kimya ve fizik alanlarında İngiltere'de bulunanlardan daha ileride olduğunu biliyordu (İngiliz üniversiteleri hala klasikler ve matematik üzerinde yoğunlaşan bir eğitim veriyorlardı. Verdikleri dersler laboratuvar bilimlerine dair bir şey içermiyordu.). Bu ikili 1848 yılının yaz aylarında Almanya'ya taşındı ve Marburg Üniversitesine gitmeye başladılar. Gittikleri bu üniversitede Robert Bunsen etkin bir akademi üyesi olarak bulunmaktaydı. Tyndall Bunsen'ın himayesi altında 2 yıl boyunca çalıştı. Aynı üniversitede Tyndall'ın daha öncesinde mektuplaştığı ve kendisi üzerinde çok daha etkin bir yere sahip olan Professör Hermann Knoblauch da bulunuyordu. Tyndall'ın Marburg Üniversitesindeki doktora tezi vidalanmış yüzeylerin matematiksel analiziydi ve bu tezini 1850 yılında Friedrich Ludwig Stegmann’ın da yardımlarıyla tamamladı. Sonraki yıl manyetizm üzerinde araştırma yapmak için Knoblauch ile birlikte Marburg’ta kaldı. Knoblauch’un esas hocası olan Heinrich Gustav Magnus’un Berlin’de bulunan laboratuvarını da sık sık ziyaret ettiler. Bugün hala bildiğimiz bir şey var ki o da yaşadıkları dönemde bilim alanında en etkin şekilde ders veren iki bilim insanı Bunsen ve Magnus’tu. Tyndall 1851 yılının yazında İngiltere’ye yaşamak için tekrar döndüğünde, İngiltere’de laboratuvar bilimi üzerine eğitim almış herkesten daha iyiydi.
![]() |
John Tyndall 1850'lerde |
Erken bilimsel çalışmalar
Tyndall’ın fizikte yapılmış en erken orijinal çalışması manyetizma ve diyamanyetik polarite üzerine yaptığı deneyleridir. Bu deneyler üzerinde 1850’den 1856’ya kadar çalışmıştır. Kaleme aldığı en etkin iki raporu daha önceden Knoblauch tarafından yazılan raporlardır. Bunlardan bir tanesi “kristallerin manyeto-optik özellikleri ve moleküler düzenlemede kullanılan manyetizm ve diyamanyetizm arasındaki ilişki"dir ve 1850 yılında yazılmıştır. Bu ve buna benzer manyetik araştırmalar Tyndall'ı o zamanların en bilinen bilim adamı yapmıştır. 1852 yılında Royal Society'e akademi üyesi olarak seçilmiştir. Tyndall Alman fizik gazetesinin uzun süredir editörü olan kişiden ve diğer seçkin insanlardan kendi lehine yazılar yazması için ricada bulunmuştur. 1853 yılında Natural Philosophy (Physics)'in ünlü professörü tarafından çok prestijli bir teklif almıştır. Yaklaşık on yıl sonra ise Michael Faraday'ın Royal Insitution'dan emekli olmasından sonra onun yerine geçecek kişi olarak belirlenmiştir.
Başlıca bilimsel çalışmalar
1850'li yılların sonlarına doğru Tyndall ışıyan enerji hareketinin havanın bileşenlerine etkisi üzerinde çalışıyordu. Bu onu araştırmasındaki daha çeşitli çizgilere yönlendirdi ve orijinal olarak aşağıdaki sonuçları elde etti:
- Tyndall dünyanın atmosferindeki ısınmayı havada bulunan ve ışıyan enerjiyi emen çeşitli gazların kapasitelerine bağlı olarak açıkladı, bu durum kızılötesi radyasyon olarak da biliniyor. Ölçüm için kullandığı alet termoelektrik pil teknolojisiyle çalışıyordu ve tarihte bir dönüm noktası olarak kaldı. Gazların emici güçlerinin kızılötesi bağlantılarını doğru şekilde ölçebilen ilk kişiydi ve ölçümde nitrojen, oksijen, su buharı, karbondioksit, ozon, metan gibi gazları kullandı. Bu deneyin yapıldığı tarih 1859'du. Ve deneyin sonucunda su buharının ışıyabilen ısıyı emen en etkin madde olduğunu ve aynı zamanda havadaki gazları kontrol altında tutanın da su buharı olduğu prensibine ulaştı. Deneyde kullanılan ve ölçümü yapılan diğer gazların emme oranlarının da ihmal edilecek kadar olmadığını ancak oldukça küçük değerleri bulunduğunu gösterdi. Tyndall'dan önceki bilim insanları da dünya atmosferinin sera etkisine sahip olduğundan büyük ölçüde kuşkulanıyorlardı ancak bunu ilk kanıtlayan John Tyndall olmuştur. Ve kanıtı da su buharının kızılötesi radyasyonu çok güçlü bir şekilde emmesiydi. Benzer olarak, Tyndall 1860 yılında gözle görülemeyen gazların kızılötesi emiciler olduğunu ispatlayan ve bu durumun ölçümünü yapabilen ilk kişiydi.
- Moleküler seviyede ışıma yapan ısının nasıl absorbe edilip emildiği sorusuna ileri derecede yaptığı eylemler ve onların kanıtlanmasıyla cevap vermiştir. Kimyasal reaksiyonlarda ısının emilmesinin fiziksel olarak yeni oluşturulmuş moleküllere dayandığını deneysel olarak ispatlayan ilk kişidir. Bu ispatı 1864 yılında gerçekleştirmiştir. Moleküler seviyede kızılötesi ışınların gözle görülebilir ışığa göz kamaştıran bir şekilde dönüşmesini çok öğretici bulunan ispatlamalar yaparak göstermiş ve 1865 yılında bu duruma ısı ışınlarının ışık ışınlarına dönüşü anlamına gelen ‘calorescence’ adını vermiştir. Kızılötesi demek yerine genellikle ışıma yapan ısı kavramını kullanmış ve bazen de ultra kırmızı dalgalanmalar olarak nitelendirmiştir. Kızılötesi kelimesi ise 1880'li yıllara kadar kullanılmayan bir kelimeydi. 1860'lı yıllarda yazmış olduğu başlıca raporlar 1872 yılında 450 sayfadan oluşan bir koleksiyon şeklinde ve Contributions to Molecular Physics in the Domain of Radiant Heat adıyla yeniden yayımlanmıştır.
- Havadaki ışıma yapan ısıyı araştırırken gerekli olan bir uygulama vardı ve bu da havada bulunan ve yapılan deneyi etkileyecek olan her türlü yabancı maddeyi ve tozu uzaklaştırmaktı. Bu partikülleri havadan ayrıştırmanın en etkili yolu ise havayı çok yoğun bir ışıkla banyo yaptırmaktı. Havadaki ve diğer gazlardaki ya da sıvılardaki partiküller sebebiyle ışığın saçılması günümüzde de Tyndall etkisi ya da Tyndall saçılması olarak bilinmektedir. 1860'ların sonunda bu saçılma üzerinde çalışmalar yapılırken Tyndall elektrikle güçlendirilmiş ışıklardaki güncel gelişmelerin hak sahibiydi. Ayrıca iyi ışık yoğunlaşması sağlayan objelerin kullanılması hakkı da ondaydı. Su bulanıklığını ölçebilen alet olarak da bilinen nefelometreyi ve Tyndall etkisini açığa çıkartabilen, çeşitli aeresol ve koloidlerin özelliklerini gösteren benzer enstrümanlar geliştirdi. (Mikroskoplarla kombine edildiğinde sonuç ultramikroskopik olarak elde ediliyordu ve bu durum daha sonra başkaları tarafından geliştirildi.)
- Aeresollerde bulunan sıcaklıkla birlikte hareket eden moleküller fenomeni ilk defa Tyndall tarafından gözlemlendi ve raporu oluşturuldu. Karanlık bir odada odaklanmış bir ışık demetiyle Tyndall efektini araştırırken sıcak nesneler tarafından etrafının sarıldığına işaret etti. Bunu ispatlamak için çok daha iyi bir yol buldu ve 1870 yılında bunu basitçe rapor haline getirdi ancak fiziksel açıdan çok derin ve fiziki nitelikleri olan bir araştırma yapmadı.
- 1860'lı yıllarda ışıma yapan ısı deneylerinde buharlaşabilen çeşitli sıvılarında buharlaşmış hallerinin ışıma yapan ısıyı absorbe ettiği gibi sıvı formunda olan aynı maddelerinde ışıyan ısıları aynı kuvvetle absorbe ettiği Tyndall tarafından kanıtlanmıştır.
- Tyndall Desains, Forbes ve Knoblauch gibi isimlerin elde ettikleri sonuçların vadesini uzatmış ve aynı zamanda bu sonuçları geliştirmiştir ve bunu ışıma yapan ısı için görünebilir olan ışıkların yeniden üretildiğini kanıtlayarak ve bunu görünebilir ışık özelliklerinin prensiplerini kullanarak yapmıştır. İsim vermek gerekirse bunlar yansıma, kırılma, dağılma, polarizasyon, depolarizasyon, çift kırılma ve manyetik alandaki dönme özellikleridir.
- Tyndall gazlar tarafından emilen ışıyan ısı konusundaki uzmanlığını kullanarak normal bir insanın verdiği nefesteki karbondioksit miktarını ölçebilmek için bir cihaz icat etti. Ve bu cihaz 1862 ve 1864 yılları arasında tamamlanabildi. Tyndall'ın kullandığı sistemin geliştirilmiş hali günümüzde anestezi etkisi altındaki insanların değerlerini ekrana getirmesi için hastahanelerde kullanılmaktadır.
- Ozon tarafından absorbe edilen ışıma yapan ısı üzerinde çalışırken Tyndall ozonun aslında oksijenin bir araya gelerek oluşturduğu bir kavram olduğunu ortaya çıkartmış ve bunu ispatlamıştır. Bu ispat 1862 yılında gerçekleştirilmiştir.
- Lab çalışmaları sırasında optiksel açıdan tamamen partiküllerinden ayrılmış saf bir hava elde etmeyi başarmıştır. Kare şeklinde ayarlanmış tahtadan oluşan bir kutu yaptı ve üzerine bir çift camdan oluşan pencere koydu. Kutuyu kapatmadan önce kutunun iç duvarlarını ve tabanını yapışkan bir şurup halinde bulunan gliserinle kapladı. Birkaç gün bekledikten sonra kutunun içerisinde kalan havanın tamamen partiküllerinden kurtulduğunu ve yapmış olduğu cam pencerelerin içinden ışık demetinin çok güçlü bir şekilde geçtiğini gördü. Kutunun içindeki havada asılı olan partiküllerin hepsi yapışkan halde bulunan duvar ya da tabana yapışmış ve böylece kutu içindeki hava temizlenmişti. Tyndall et suyunu sterilize etmek için kaynattı ve bu et suyu çorbasını partiküllerinden temizlenmiş hava ve normal havayı karşılaştırmak için kullanmıştı. Tamamen saf bir hale getirdiği havanın bulunduğu ortama koyduğu et suyu hiçbir bozulma göstermeden haftalarca iyi bir tatta kaldı ve kokusu da normaldi. Öte yandan normal hava içerisinde beklettiği steril et suyunun birkaç gün içinde bozulmaya başladığını fark etti ve bu şekilde iki ortam arasındaki önemli farkı ispat etmiş oldu. Bu kanıtlama daha önceden Louis Pasteur’ün de ulaştığı bir sonucun ömrünü uzatmış oldu. Bu sonuçta ortamda bulunan mikroorganizmaların organik maddelerin bozunumuna yol açtığıydı. Ancak ertesi yıl yani 1876’da Tyndall yeniden yaptığı bu deneyde başarılı bir sonuç elde edemedi. Bu duruma sebep olarak düşündüğü ve kaynattığı et suyunda bulunan bakteri sporlarını gözlemledi. Bakteriler basit bir kaynatma işlemi sonrasında tamamen ölüyordu ama et suyuna bırakmış oldukları sporlar kaynama sırasında bir zarar görmüyordu. Bakteri sporlarından kurtulmak için bir yöntem geliştirdi ve bu yöntemin adı da ‘Tyndalizasyon’ oldu. Bu yöntem tarihte bakteri sporlarını yok eden ilk yöntem olarak biliniyordu. 1870'li yılların ortalarına doğru Pasteur ve Tyndall sık sık görüşmeye başladılar.
- İtfaiyecilerin kullandıkları gaz maskesinden ve dumanla zehir etkisi yapabilen gazları filtreleyecek daha iyi bir davlumbaz icat etti. (1871,1874)
- 1860'ların sonu ve 1870'lerin başında havadaki ses yayılımını ve ayrıca daha iyi bir sis düdüğü geliştirmek için yapılan İngiliz projesini anlatan bilgilendirici bir kitap yazdı. Sis düdüğü üzerine yaptığı laboratuvar deneyleri sırasında sesin kısmi olarak yansıdığını gördü. Ve bu durumunda farklı hava yoğunlukları ve farklı hava sıcaklıklarından kaynaklandığını ispatladı. Sesin az yayılan bir madde olduğunu ve bunun sebebininde çok yansıması olduğunu düşündü.
19. yüzyılda bilimsel dergiler arasında yapılan bir araştırmaya göre John Tyndall bilim araştırma dergilerinde 147'den fazla kağıdın yazarıydı ve bunların hepsini kısım kısım 1850 ve 1884 yılları arasında yazdığını açıklanmıştı. Yaklaşık 35 yıl boyunca senede 4 sayfadan daha fazla dergiler için yazdığı öğrenildi. Tyndall özellikle laboratuvar dersleri verirken üretme, yaşama ve gözle görülebilir kanıt oluşturmaya çok büyük bir önem gösteriyordu. Bir gün kanıtlama yaparken günümüzde de çok önemli olan ışık çeşmesi adlı bir gözlem elde etti. Bu buluş günümüzdeki modern optik teknolojisinin geçmişteki bir basamağı oldu.
Işıyan ısıların moleküler fiziği
Tyndall bir deneyci ve laboratuvar cihazları inşa eden biriydi, soyut model çizimleri yapan biri değildi. Ancak radyasyon ve gazların ısı emici güçleri üzerine yaptığı deneylerde küçük bir ajanda tutuyordu ve ve moleküllerin fiziğini anlayabilmek için basit çizimler yapıyordu. 1872 yılındaki kitabında bu ajandasını isim vererek kullandı. Bütün fiziksel aktivitelerin altında görünmeyen parçacıkların davranışlarının çok önemli bir rolü vardı. Deneylerinde de şahit olduğu gibi farklı moleküller kızılötesi radyasyon üzerinde farklı absorbe etme özelliklerine sahipti. Aynı zamanda atomların absorbe edilmesiyle moleküllerinki arasında oldukça fazla fark bulunuyordu.
Alplere yönelik dağcılık ve buzul bilimi
Tyndall 1856 yılında Alpleri bilimsel amaçlar için ziyaret etti ancak daha sonrasında dağcılıkta da çığır açan bir tırmanıcıya dönüştü. 1856'daki dağ ziyareti sonrasında neredeyse bütün yaz aylarında Alplere tekrar gitti. Ve bu sırada bilinen ilk dağ tırmanıcıları takımının bir üyesiydi ve 1861 yılında Weisshorn'un zirvesine bir tırmanış gerçekleştirmişlerdi. Ayrıca 1868 yılında Matterhorn’un zirvesine ulaşmayı başaran ilk takımlardan bazılarına liderlik ediyordu. Adı sık sık “Alpinizmin altın çağı" yakıştırmalarıyla bilinen dönemle bağlantılı olarak kullanılmaktaydı. Bu dönem genel olarak Viktorya döneminin ortalarını yansıtıyordu ve o sıralarda Alplerin zirvelerine tırmanmak diğer zamanlara göre oldukça zor ve zahmetliydi ancak yine de ilk kez ulaşmayı başarmışlardı.
![]() |
John Tyndall 1857 yılında Mer de Glace i besleyen ve buzulun içinde bulunan ırmak kollarını keşfetti. General topology (left); dirt-bands in glacier (right). |
Alplerdeyken Tyndall buzullar üzerine de çalışmaya başladı ve özellikle buzulların hareketi üzerinde yoğunlaşıyordu. Bu konu üzerindeki görüşleri daha sonraları onun diğerleriyle tartışmasına ve fikir ayrılıklarına sebep olacaktı özellikle de James David Forbes ile. Daha önceden buzul hareketleriyle alakalı yapılan çalışmaların çoğu Forbes'a aitti ancak o dönemde Forbes çözülme ve daha sonra tekrar donma fenomeninden haberdar değildi. Bu fenomen sonraki zamanlarda Michael Faraday tarafından ortaya çıkarılacaktı. Ortaya çıkarılan bu fenomen Tyndall'ın açıklamalarında kilit bir rol oynamaktaydı. Forbes bu regülasyonu diğerleriyle aynı şekilde görmüyordu. Tartıştıkları konu daha da karmaşık bir hale gelirken Tyndall ve Forbes diğerlerinin de katıldığı ve konusu da kimin hangi buluştan dolayı kazanç sağlayacağı büyük bir tartışmaya daha dahil oldular. Forbes'un kendisi ve arkadaşları onun büyük bir paya sahip olduğunu söylerken Tyndall farklı düşünüyordu ve kimlerin neyin üstünde hakkı olduğuna dair görüşlerini şu sözlerle açıkladı: “yarı akışkan maddelerin hareketiyle ilgili fikirlerin tamamı Louis Rendu’ya; ancak hızlanan merkezi akıntının bir kısmı Rendu’ya aitken, oldukça fazla diğer kısmı ise Louis Agassiz ve Forbes’a aitti, geciktirme ile ilgili kanıtlamaların tamamı Forbes’a; ve de maksimum hareket noktası ise sanıyorum ki bana aittir.” Forbes ve Tyndall mezardayken ise hakkında tartıştıkları bütün konular hayatlarını kaleme alan kişiler arasında da anlaşmazlıklara sebep oldu ve tartışmaları bu kişiler devam ettirdi. Herkes mantıklı olmaya çalışıyordu ancak yine de bir anlaşma ortamı sağlanamadı. Ve dahası hayal kırıklığı olarak buzulların hareketinden beklentiler anlaşılamamış bir şekilde kalmaya devam etti ve kanıtlanmadı. Şili ve Colorado'daki Tyndall buzulları John Tyndall'ın adına bir hatıra olarak isimlendirilmiştir tıpkı Kaliforniya'daki Tyndall dağı ve Tazmanya'da bulunan Tyndall dağı gibi.
Eğitimci Kimliği
Bir bilim insanı olmasının yanı sıra Tyndall aynı zamanda bilim konusunda ders veren bir öğretmen ve bilimin sebeplerini açıklayan ve incilden bölümler okuyan bir vaizdi. Yaşadığı hayatın çok büyük bir kısmını bilimi insanlara tanıtabilmek için kullandı. Londra'da bulunan Royal Institution'da birçok halka açık ders verdi ve bu dersleri dinleyenler bilim insanları değildi. 1872 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek orada halka açık ders verebilmek için bir tur başlattı ve bu tur sırasında bilimle alakası olmayan insanlar bile onun ışığın doğası ve benzeri bilimsel konularda verdiği dersleri dinleyebilmek için para ödüyorlardı. O dönemlerde Tyndall’ın şöhretini anlatan çok spesifik bir cümle kullanılıyordu ve 1878 yılında Londra’da şu şekilde basıldı: “Faraday’ın yapmış olduklarını takip eden ve onu örnek alan biri olarak Professör Tyndall sadece orijinal araştırmalar yapıp bilimsel konularda ders vermekte başarılı olmadı aynı zamanda bu konuları çekici bir hale getirmekte de oldukça başarılıydı.” John Tyndall bir düzineden daha fazla kitap yazdı ve bu kitapları yayınlandı. 1860’lı yılların ortalarından itibaren dünyada hala yaşayan en ünlü fizikçilerden biri haline gelmişti ve bunu fizik alanındaki yetenekleri ve kararlılıkları sağladı. Kitaplarının çoğu Almanca ve Fransızcaya çevrildi ve bu dillerde bile on yıllar boyunca tekrar basılmaya devam etti. Öğretmen olarak davranışlarına bir gösterge olarak 1867 yılında yazdığı Sound isimli 350 sayfadan oluşan kendisine ait notlarının açılış paragrafı şöyleydi: “ilerleyen sayfalarda bütün zeki insanlar için bilimi enteresan kılmaya çalıştım, bu kişilerin arasında daha önce hiçbir bilimsel çalışmada bulunmamış ve bilime dair bir geçmişleri olmayan insanlarda var. İşlediğim konu kitap boyunca deney yapılarak işlenildi ve her bir deneyin başlangıcında onun gerçekten yapıldığını kanıtlayacak birer kısım yazdım.” Tyndall Çinlilerin büyük miktarda bir bedel ödeyerek bu kitabın önceki baskılarının onlar tarafından Çinceye çevrildiğini ve aynı zamanda Herman von Helmholtz’un kontrolünde Almancaya çevrildiğini söylemiştir. Basılan ilk notları 1860 yılında yayınlandı ve içeriği tamamen buzullarla ilgiliydi ve ilk cümlesi de yine benzer şekilde başlıyordu: “kitabın içindekiler okuyan zeki insanları etkilemek için büyük bir arzu duyularak yazılmıştır ve bu kişilerin bilimsel açıdan bir şey bilmelerine gerek yoktur." 1863 yılında basılan ve basılan bütün kitapları arasında en çok övülen 550 sayfadan oluşan Heat: a Mode of Motion isimli kitabıdır ve bu kitap 1863 yılından 1880'e kadar basılmaya devam etmiştir. Tyndall'ın yazılan en uzun notları isimlerini vermek gerekirse Heat (1863), Sound (1867) ve Light (1873)'tür. Ve bunların hepsi de yazıldıkları dönemde fizik konusunda kaleme alınan çok değerli sanat eserleri olarak kabul edilmiştir. Bu kitapların içeriklerinin çoğu konuyla alakalı olarak yapılan yenilikleri ele alıyordu ve yazılan bu kitapların hepsi geniş okuyucu kitlesine sahip olan ilk yazar Tyndall tarafından halka yönelik yazılmıştır. Bu kitaplar laboratuvar bilimlerini kapsayacak şekilde oluşturuldular ve içerisinde her türlü matematik işleminden kaçındılar. Hiçbir parçasında en küçük bir kalkülüs işlemi bile bulunmuyordu.
Dinlerin bilim üzerindeki sınırları
Tyndall'ın jenerasyonunda bulunan yaşayan ve yeni gelen İngiliz bilim adamlarının büyük çoğunluğu tutucu ve ortodoks kimlikleriyle tanınıyorlardı. Bu bilim insanlarına örnek olarak James Clerk Maxwell, George Gabriel Stokes ve William Thomson verilebilir. Örnek olarak verilen bütün bu isimler Tyndall'ın çağdaşlarıydı ve hepsinin ortak bir özellikleri bulunuyordu. Bu özellikte hepsinin ısıya ve ışığa dair araştırmalar yapmasıydı. Bu tutucu kişiliğe sahip bilim adamları bilim ve dinin birbirlerinden etkilenen ve uyumlu bir şekilde varlıklarını sürdüren iki kavram olduğuna inanıyorlardı. Tyndall ise Darwin'in görüşlerini destekleyen bir grubun üyesiydi ve dini her kavramın bilimle aralarında herhangi bir uyum olmadığını ve din ile bilimin birbirlerini sınırlandırdığını yani açık bir şekilde dinin bilimin gelişimini engellediğini düşünmekteydi. Ve Tyndall'ın üye olduğu bu kulübün en seçkin üyesi Thomas Henry Huxley idi. Tyndall 1851 yılında ilk kez Huxley'le tanıştı ve bu tanışmadan sonra ikisi de ömür boyu sürecek bir arkadaşlığa sahip oldular. Kimyager Edward Frankland ve matematikçi Thomas Archer Hirst de Tyndall'ın üye olduğu grubun üyelerindendiler ve ikisi de Tyndall'ın Almanya'daki üniversiteye gitmeden önce tanıdığı isimlerdi. Ve ayrıca de sosyal filozof Herbert Spencer'da bilinen üyelerden biriydi. Tyndall kendine düşen görevi eğitimli halka bilimle dinin farklı kavramlar olduğunu ve zaman zaman birbirlerini sınırlandırdıklarını anlatarak kulüplerinin reklamını yapıyordu. İtalya Katolik inancına rağmen Huxley ve Darwin'i onurlandırarak onlara madalyalar vermiş ve İtalyan hükûmetine mensup çoğu kişi Katolik kilisesine ve papalığa karşı muhalif bir tavır sergilemiştir. Ancak İrlanda'da Tyndall'ın yaşadığı dönemde nüfusun büyük bir kısmı Roma Katolikliği içerisinde kuramcı ve aktif bir şekilde büyüyordu ve aynı zamanda politik olarak da güçlü bir şekilde gelişiyorlardı. Tyndall'ın İrlandalı Katoliklerle tartışma ortamına girmesi o ve diğer herkes için zaman kaybı olacaktı ancak 1886 ve 1893 yılları arasında Tyndall İngiltere ile İrlandalı Katoliklere verilmesi gereken özgürlük adına bir tartışmanın içindeydiler. 19. yüzyılda birer İrlandalı olarak doğan bilim adamlarının büyük bir kısmı gibi Tyndall da Irish Home Rule Movement'a karşıt görüşteydi. Bu konuda çok coşkulu görüşleri vardı ve bu görüşler gazete ve broşürlerde basılmıştı. 27 Aralık 1890 tarihinde The Times'da basılan bir görüşte Tyndall'ın Katolisizmi ve rahipleri bu hareketin kalbi ve ruhu olarak gördüğü yazılmıştır. Fragments of Science for Unscientific People adlı kitabında bulunan çeşitli essaylerde Tyndall insanları dua edenlerin etkili olduğu inancından caydırabilmek için girişimlerde bulundu. Aynı zamanda bu tür girişimlerde bulunmasına rağmen Tyndall tamamen anti-dindar bir kişiliğe sahip değildi. Tyndall'ın sahip olduğu birçok okur onun bilinmezci bir dini görüşe sahip olduğu görüşündeydi ancak kendisi hiçbir zaman böyle bir açıklamada bulunmadı.
Özel hayatı
Tyndall 55 yaşına kadar hiçbir zaman evlenmedi. Eşinin adı Louisa Hamilton'dı ve 30 yaşında olan bu kadın ünlü bir parlamenterin kızıydı. Babasının adı ise Lord Claud Hamilton'dı. Ertesi yıl yani 1877'de bir yaz Alplerde bir dağ evi inşa ettiler. Evlenmeden önce çok uzun bir zaman boyunca Royal Institution'da bulunan bir apartmanın üst katında yaşamıştı. Evlendikten sonra da 1885'e kadar orada yaşamaya devam ettiler. Daha sonra Haslemere yakınlarında bir ev inşa edildi ve oraya taşındılar. Royal Institution'dan sağlık problemleri sebebi ile 66 yaşında emekli oldu. Tyndall verdiği dersler karşılığında aldığı ödemeler ve yazmış olduğu kitapların çok satılmasıyla varlıklı biri haline geldi. Uzun yıllar boyunca bilimsel çalışmaları sayesinde kazandığı paraların çoğunu hayır kurumlarına bağışladı. Amerika'da 1872 yılında ders vermek için başlattığı tur boyunca kazandığı paraları yine Amerika'da bilimi geliştirmek amacıyla güvenilir bulduğu kurumlara bağışladı. Öldüğünde mal varlığı 22,122 Euro'ydu.
Ölümü
Son yıllarında Tyndall uyku düzensizlikleri çekiyordu ve bunu tedavi etmek amacıyla kloral hidrat kullanmıştı. 73 yaşında tedavi için kullandığı bu ilacın aşırı dozda alınımı sonucu ölmüştür ve Haslemere'da gömülmüştür. Ölümünden sonra eşi onun yazdığı kağıtların himayesini aldı ve Tyndall'ın resmi biyografisinin gözlemcisi olarak kendini tanıttı. 1940 yılında 95 yaşında öldüğünde bile gözlemlediği bu proje bitirilememişti ta ki 1945'e kadar.
John Tyndall’ın kitapları
- Alplerdeki buzullar (470 sayfa) (1860)
- Hareketin bir modu olan ısı (550 sayfa) (1863)
- Radyasyon üzerine bir ders (40 sayfa) (1865)
- Ses: sekiz dersten oluşan konu (350 sayfa) (1867)
- Bir kâşif olan Faraday (180 sayfa) (1868)
- Basit derslerdeki doğal filozofi (180 sayfa) (1869)
- Prof. John Tyndall'ın 3 bilimsel adresi (75 sayfa) (1870)
- Işık üzerine yapılan 9 dersin notları (80 sayfa) (1870)
- Elektrik fenomeni ve teorileri üzerine 7 dersin notları (50 sayfa) (1870)
- Manye-kristalik hareket ve diyamanyetizm üzerine araştırmalar (380 sayfa) (1870)
- Alplerdeki egzersiz saatleri (450 sayfa) (1871)
- Bilimin parçaları (500 sayfa) (1871)
- Suyun formları (200 sayfa) (1872)
- Moleküler fiziğe katkılar (450 sayfa) (1872)
- Işık üzerine 6 ders (290 sayfa) (1873)
- Elektrik üzerine dersler (100 sayfa) (1876)
- Havadaki yüzen maddeler üzerine essayler (360 sayfa) (1881)
- Yeni bölümler (500 sayfa) (1892)