öz

 

öz

öz ne demek TDK sözlük anlamı ve açıklaması nedir?

öz (I)

1. isim, felsefe Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı:

      "Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti." - Haldun Taner

2. isim `Kendine, kendi kendini` anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz:

      Öz eleştiri, öz yönetim.

3. isim Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre:

      Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü.

4. isim Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça.

5. zamir Kendi, zat:

      "Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme" - Karacaoğlan

6. isim, mecaz Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde:

      "Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde." - Aka Gündüz

7. isim, bitki bilimi Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm:

      "Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur" - Halk türküsü

öz (II)

1. sıfat Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan:

      "Size öz evladım gibi davranacağım." - Ayşe Kulin

2. sıfat İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı(I).

öz (III)

1. isim, halk ağzında Dere, çay.

2. isim, halk ağzında Sulak, verimli yer.

Ruhbilim Terimleri Sözlüğü - 1974

Türkçe: nefis, İngilizce: self

Bireyi oluşturan tüm özelliklerin karmaşık örgütü.

Kitaplıkbilim Terimleri Sözlüğü - 1974

bk. özetçe, öz.

Felsefe Terimleri Sözlüğü - 1975

Türkçe: zat, mahiyet, İngilizce: essence, Fransızca: essence, Almanca: Wesen, Diğer: Yun. ousia, Latin: essentia

1. Varlığın aslını kuran şey; temel özellik. Karşıtı bk. ilinek. 2. Bir şeyin ne olduğu, nasıl olduğu olgusu; bir şeyi o şey yapan, öyle oluşunu sağlayan şey; bir varlığın yapısını kuran şey. Karşıtı bk. varoluş. 3. Kalıcı, değişmez olan, gelip geçici olmayan, her zaman var olmakta olan varlık. Karşıtı: Değişen, değişmekte olan varlıklar. 4. Bir şeyin bireysel ve gerçek olan kendine özgü biçimi; kendine özgü belirtisi. 5. Fizikötesinin konusu olarak: Kendinde varlık. Karşıtı bk. görüngü. 6. İç, çekirdek. Karşıtı: dış, kabuk.

Zanaat Terimleri Sözlüğü - 1976

1. Düz ve toprak damlı evlerde, damın üzerine oturduğu kalın ağaç. (İlyaslı -Uşak; Ilıca *Ayaş -Ankara) 2. Çatı iskeletinin tabanını oluşturan işlenmiş düzgün ağaçlardan herbiri. (Esnemez, Dodurga -Bilecik) 3. Soba odunu tutuşturmakta kullanılan çıra. (Muratdere -Bilecik) 4. Örme sepet yapımında kullanılan yumuşak çubuk. (Derekuşculu *Görele -Giresun)

Veteriner Hekimliği Terimleri Sözlüğü -

İngilizce: embryo

1. Embriyo. 2. Pulpa.

Kelime Kökeni

Eski Türkçe ö- "düşünmek, bilincinde olmak" fiilinden +Iz sonekiyle türetilmiştir. Daha fazla bilgi için öğüt maddesine bakınız.

Tarihte En Eski Kaynak

öz "benlik, kendi" [ Orhun Yazıtları (735) : kagan uçdukda özüm sekiz yaşda kaltım [kağan öldüğünde ben sekiz yaşında idim] ]

öz "ruh, cansuyu, bitki özü " [ Divan-i Lugat-it Türk (1070) ]

özlük "haysiyet, mahiyet" [ Osmanıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu (1935) ]

özet "hülasa" [ Osmanıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu (1935) ]

özdeş "aynı" [ TDK, Felsefe ve Gramer Terimleri (1942) ]

Ek Bilgi

Bang (Neg. Verb. 115) ö- fiilinden türetir; Hamilton (İyiPr 159) bu görüşe karşı çıkar. || Karş. Moğolca öber (kendi, öz, iç), öbör (göğüs, bağır). Moğolca sözcüğün Türkçe eşdeğeri *öwüz olmalıdır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski