mandragora

 

Mandragora
Mandragora officinarum

Adamotu

Mandragora (Adamotu), Solanaceae familyasına bağlı bir bitki cinsidir.

Rozet yapraklı ve kazık köklü çok yıllık otsu bir bitki türüdür. Mor çiçekleri ve sarı meyveleri vardır. Kökleri insana benzediği için, bu isim verilmiştir.

Kökleri % 0,3 oranında hiyosiyaminlerle skopolamin alkaloidlerini taşır. Bundan dolayı zehirli bir bitkidir. Ağrı kesici, yatıştırıcı, cinsel gücü arttırıcı etkileri vardır. Hâlen tedavide çeşitli preparatların terkibinde kullanılmaktadır. Rastgele kullanıldığında büyük zararları vardır. Genellikle akdeniz ülkelerinde yetişir.

Mandrake, tarihsel olarak Akdeniz bölgesinde bulunan Mandragora cinsi bitkilerden veya benzer özelliklere sahip bitkilerden elde edilen bir bitkinin köküdür. Akdeniz adamotları, bir rozet içinde düzenlenmiş oval yaprakları, kalın dik bir kökü, genellikle dallı ve çan şeklindeki çiçekleri ve ardından sarı veya turuncu meyveleri olan çok yıllık otsu bir bitkidir. Uzun kalın kökleri (genellikle dallı) ve neredeyse hiç gövdesi olmayan oldukça değişken çok yıllık otsu bitkilerdir. Yapraklar bir bazal rozet içinde taşınır ve maksimum 45 cm uzunluğa sahip boyut ve şekil bakımından değişkendir. Genellikle ya eliptik şekildedirler ya da uçlara doğru daha geniştirler (obovat), değişen derecelerde tüylüdürler.

Adamotları çılgın halüsinojenik tropan alkaloidleri içerdiğinden ve köklerinin şekli genellikle insan figürlerine benzediğinden, tarih boyunca Wicca ve Osinizm gibi günümüzün çağdaş pagan gelenekleri de dahil olmak üzere sihir ritüelleriyle ilişkilendirilmiştir. Evinde Adamotu bulunduran tüm kadınlar cadı avı döneminde cadı olarak değerlendirilmiştir.

Ateşböceklerinin adamotu üzerinde toplanması onun geceleri yıldız gibi parlaması veya alev gibi görünmesine sebep olur. Bu durumlardan dolayı adamotu “Şeytan Mumu” gibi isimlerle de anılır.

Adamotu’nun mor renkli çiçekleri
Adamotu’nun mor renkli çiçekleri

Çoğu kültürde adamotunun sarı meyvesinin yenmesi hamile kalmanın bir garantisi olarak görülmüştür. Kökler ise, bilhassa doğurganlığı simgeleyen bir tılsım olarak vücut üzerinde taşınmıştır. Aşk, güzellik ve şehvet tanrıçası Afrodit’e “Mandragonitis” lakabı verilmiştir. Odysseus destanında, Kirke’nin Aiaie adasında argonotlara adamotu ile büyü yaptığından bahsedilir.

Halk arasındaki bazı inanışlara göre adamotu kökü topraktan sökülürken bir çığlık atar ve duyan herkesi ya delirtir ya da öldürürdü. Bu inanış yüzden eski zamanlarda köksökücüler adında kendi kulaklarını mumlarla tıkayıp, kara köpeklerin boyunlarından adamotlarına bir ip bağlayarak adamotunu dolunay gecelerinde söken bir meslek bile vardı. Bu insanlar, bahçelerinde istenmeyen adamotları çıkan insanlar için adamotlarını para karşılığı sökerek geçimlerini sağlıyorlardı. Aslında köksökücüler adamotu köklerinin topraktan ayrılırken zedelenirse zehirli bir gaz çıkardığını biliyorlardı ve adamotlarını nazikçe topraktan ayırarak söküyorlardı. Yani hem köpeklerine zarar vermiyor hem de geçimlerini sağlıyorlardı.

Başka bir inanca göre ise adamotu darağacının altında yetişirdi. Bunun sebebi, masumken asılan kişilerin toprağa düşen gözyaşlarından üremesiydi. Bazısına göre, darağacının altında adamotu yetişmesi için asılan kişinin bir hırsız veya bakir ya da bakire olması gerekirdi. İzlanda’da adamotu’na “Hırsızkökü” (Thjofarot) adı verilir. Zira, asılan hırsızın ağzından çıkıp toprağa düşen köpüklerden türediğine inanılır. Bu yüzden. adamotu’nun bir adı da “Little Gallows Man” (Küçük Darağacı Adamı)’dır. Adamotu ile ölüm arasındaki ilişki öylesine güçlü kurulmuştu ki bu esrarlı bitkinin intihar eden kişilerin öldüğü yerde  yetiştiğine de inanılmaya başlandı.

Anibal, Kartaca’nın hükümranlığına karşı çıkan Afrika ordusunu; Sezar, Sicilyalı korsanları; Büyük İskender ise doğu seferi esnasında adamotu ve adamotundan yapılmış içkiler sayesinde yenmiştir. Hepsi zehirli ziyafetlerle ve hazinelerle dolu barınakları hazırlayıp sonrasında geri çekilir gibi yaparak düşmanlarının bu barınakları yağmalayıp yemekleri yemesi sonucu düşmanlarını zehirlemiş ve onları yenmiştir.

dişi ve erkek adamotu çizimi
1583 resminden sözde "dişi" ve "erkek" adamotu

Bilimsel sınıflandırması


Etkileri

Tüm Adamotu türleri biyolojik olarak oldukça aktif alkaloidler, özellikle tropan alkaloidler içerir. Alkaloidler, antikolinerjik, halüsinojenik ve hipnotik etkiler yoluyla bitkiyi, özellikle kök ve yaprakları zehirli hale getirir.

Antikolinerjik özellikler boğulmaya neden olabilir. Kaza sonucu zehirlenme nadir değildir. Mandrake kökünün yutulması, kusma ve ishal gibi başka olumsuz etkilere sahip olabilir. Alkaloit konsantrasyonu bitki örnekleri arasında değişir. Akdeniz mandrake tüketiminin etkilerine ilişkin klinik raporlar, bulanık görme, gözbebeklerinde genişleme (midriyazis), ağız kuruluğu, idrara çıkmada zorluk, baş dönmesi, baş ağrısı, kusma, kızarma ve atropin zehirlenmesine benzer şiddetli semptomları içerir. hızlı kalp atış hızı (taşikardi). Hastaların çoğunda hiperaktivite ve halüsinasyonlar meydana gelmiştir.

Ancak çoğu zehirli bitki gibi adamotu da uzmanlar tarafından şifa için kullanılır. Günümüzde kullanılan lokal anesteziklerin etkisinden farklı da olsa adamotu vücudu uyuşturur. Bu etki eski zamanlarda cerrahlar tarafından anestezi için kullanılırdı ancak bu sersemlik etkisi geçici bir deliliği sebep olabilmekle beraber yüksek dozlar ile kullanımı ölümle sonuçlanır. Yani kök halüsinojenik ve narkotiktir. Ayrıca eski zamanlarda romatizmal ağrıları gidermek için ince rendelenmiş kökün suyu haricen sürülürdü. Melankoli, kasılmalar ve maniyi tedavi etmek için dahili olarak kullanıldı. Dahili olarak büyük dozlarda alındığında da hezeyan ve deliliğe neden olduğu söyleniyordu.

Taksonomi

Mandragora cinsine bağlı türler (2022):

  1. Mandragora officinarum - L.


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski