görünüş

 

görünüş

görünüş kelimesi ne demek TDK sözlük anlamı ve açıklaması nedir?

1. isim Görünmek işi.

2. isim Gözün ilk bakışta veya zihnin dolaysız olarak algıladığı şey.

3. isim Gerçeğe uymayan dış görüntü:

      Görünüşe aldanmamalı.

4. isim Bulunulan bir yerden görülebilen alan; görünüm, çehre, manzara:

      "Van gölünün görünüşü eşsizdi." - Necati Cumalı

5. isim, dil bilgisi Fiillerin belirttiği oluşların süresi, gelişmesi ve bitmesiyle ilgili bütün biçimleri kapsayan, niyet, sürerlik, yeterlik, sıklık vb. kavramları bildiren dil bilgisi kategorisi.

Yöntembilim Terimleri Sözlüğü - 1981

Türkçe: zahir, İngilizce: appearance

Bir nesnenin öze ilişkin olmayan ikincil özellikleri.

Dilbilim Terimleri Sözlüğü - 1949

Fransızca: aspect

En çok İslav dillerinde eylemin bitmiş veya bitmemiş olduğunu göstermek üzere fiillerde görülen şekil farkı.

Gramer Terimleri Sözlüğü - 2003

İngilizce: aspect, Fransızca: aspect, Almanca: Aspekt, subjektivische Anschauungsform, Verlaufsort, Verlaufsstufe

Bir fiildeki oluş ve kılışın zaman bakımından konuşan tarafından öznel biçimde değerlendirilmesi; fiilde, dil psikolojisine ve konuşanın kendi değerlendirmesine bağlı zaman kayması durumu: Seninle bu konu üzerinde uzun uzun tartışacağım da bir sonuç mu alacağım? cümlesindeki tartışacağım ve alacağım fiilleri şekil olarak gelecek zaman gösterdikleri hâlde, kişisel öznel bir değerlendirmenin ifadesi olan görünüş bakımından «seninle bu konuda uzun tartışmayacağım ve sonuç da alamıyacağım» şeklinde olumsuz bir anlamı yansıtmaktadır. Aşağıdaki örneklerde de kullanılan fiiller ayraç içine alınan birer zaman kaymasına uğramış bulunmaktadırlar: André Gide böyle bir zamanda peyzajlarımızı fakir ve neşesiz, sanatımızı derme çatma, insanımızı çirkin buldu (çirkin bulmuş anlamında). Takma bir 'insanüstü' gözüyle etraftaki ızdıraba tiksine tiksine bakarak geçti (geçmiş anlamında) (A. H. Tanpınar, Beş Şehir, s. 157-158). Fatih'in İstanbul'da bina ettiği ilk sarayın, kitaplarda okuduğumuz satırlardan başka, bir hatırası kalmamış (kalmadı anlamında) ve enkazı kaldı ise toprak altında kalmıştır (kaldı anlamında) (Y. K. Beyatlı, Aziz İstanbul, s. 49). 'Dün geceki renkli rüyamda geniş bir bahçede dolaşıyordum. Arkamda billûr gibi bir pınar var. Yanımdakilerden biri bana gümüş bir tasla su getiriyor.' parçasındaki dolaşıyorum, getiriyor fiilleri şekilce şimdiki zaman kipi oldukları hâlde, anlam bakımından geçmiş zamanı, var fiili de yine vardı anlamını vermektedir. Hasta doktora gitmiş (gitse), doktor hastaya getirilmiş (getirilse) ne fark ederdi? (Osman Çeviksoy, Tutuklu Yürek, s. 27). Ekmeklerine o sarı tereyağından sürüp yiyorlar (yediler). Henüz gün ağarmamıştır (ağarmamıştı) (Sevinç Çokum, Derin Yara, s. 110). vb.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski