ateizm

 

ateizm sembolü
Uluslararası Ateist Birliği tarafından 2007 yılında kabul edilen ateizm sembolü


Ateizm, tanrının ya da tanrıların varlığına olan inancın yokluğudur. Bu fikir akımına dahil olanlara "ateist" denir. Ateistler, bazı kurumlar ve kişiler tarafından "tanrıtanımaz" olarak isimlendirilmektedir. Ateizm inanç koşullanmalarını, hayalî yaratıkları ve olayları reddeder. Ateist bakış açısıyla tanrının yanı sıra tüm metafizik inançlar ve tüm ruhanî varlıklar da reddedilir.

Kelime anlamında da belirtildiği üzere; ateizm, din ile ilgili bir kavram değil, tanrı ile ilgili bir kavramdır. Dinlerin varlığı, dinlerin tanımının ne olduğu, dinlerin iyi mi yoksa kötü mü olduğu ateizmin konusu ve tartışma alanı dışındadır. Ateizm, her tür metafiziği reddettiği için, kendini metafizik ögeler üzerinden temellendiren dinlerin metafizik boyutlarını da reddeder. Yani bu, özellikle dinlere karşı sergilenen bir duruş değil, genel olarak tüm metafizik inanışlara karşı bir duruştur.

Ateizm sıklıkla "dinsizlik" ile özdeşleştirilse de, Budizm gibi bazı Uzak Doğu dinlerinde de "yaratıcı" anlamında bir tanrının varlığına rastlanmaz. Bu yönüyle de ateizm ile dinsizlik birebir örtüşmez. Deizm akımına bakıldığında da, tanrıya inancın olduğu ancak dinlerin kabul edilmediği görülür.

Ateizm, anti-teizm yani teizm karşıtı demek değildir ve bir "tepkisellik" anlamı içermez, zira metafizik ögelerin "var olmadığını" savunmak için metafizik ögelerin "var olması" gerekmez. Ateizm, yalnızca bir "durum" ifadesidir. Sadece tanrı veya tanrıların ve metafizik ögelerin var olmadığını söyler.

Ateizm; yaratıcı ve müdahaleci bir tanrıyı kabul eden teizmden, yaratıcı ancak müdahaleci olmayan bir tanrıyı kabul eden deizmden, her şeyi kapsayan içkin bir tanrı veya evrenin ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğunu savunan panteizmden ve Tanrı'nın hem evrenin kendisi hem de evrenin ötesinde (aşkın) olduğunu savunan panenteizmden; ayrıca, Tanrı'nın varlığı ve yokluğu konusundaki soruları "cevaplandırılamaz" diyerek cevapsız bırakan agnostizmden; Tanrı'yı, "kesin olarak" reddetmesiyle ayrılır.

Günümüzde, dünya nüfusunun %2,3’ü kendini ateist, %11,9’u dinlere inanmayan olarak tanımlamaktadır. Bu oran Rusya’da %48’in üzerine çıkmakta, Japonya’da ise %64 ila %65 arasında seyretmektedir. Avrupa Birliği'nde oran, %6 ile İtalya ve %85 ile İsveç arasında değişkenlik göstermektedir. 2006 yılı istatistiklerine göre ise Türkiye'de ise bu oran %2,5 civarındadır.

Ateist

Ateist, tarih boyunca insanların var olduğunu iddia ettiği tanrıların tamamını hayal ürünü addeden kişidir. Çoğu zaman yanlış ifade edildiği şekli ile (tanrıtanımaz kelimesinde olduğu gibi) Tanrı'yı inkar eden kişi değildir. Çünkü "inkar" varolan bir şeyin reddedilmesi anlamı taşır, oysa ateistlere göre herhangi bir tanrı var olmadığı için onun "inkar edilmesi" de yanlış bir terminolojik kullanım olacaktır.

Ateizm bir iddia değildir. Sadece "Tanrı var" iddiasına inanmamadır. Yani ateist tanrının yokluğunu iddia edemez çünkü ateizm inanç değildir.

Etimoloji

Ateizm kelimesinin kökleri Eski Yunancaya dayanır. Theos, Yunanca "tanrı" demek olup atheos sözcüğündeki "a" ön takısı olumsuzluk belirtir. Fransızca "athéisme" kelimesi "atheism" olarak 1587 civarında İngilizceye girmiş, Türkçeye de Fransızcadan benzer şekilde uyarlanarak "ateizm" olarak alınmıştır.

Tanrı kelimesinin Türkçedeki "-sız" eki ile olumsuz hale getirilmesi ateizmin ifade ettiği anlamı vermez. Bu, "tanrısız" yani "tanrısı olmayan" anlamını verir. Ateizmin ifade ettiği anlam, "bir tanrının veya tanrıların var olmayışı"dır. Yani, "varoluş ile ilgili" bir olumsuzlama söz konusudur.

Yunanca αθεοι ateoi
Yunanca αθεοι ateoi

Ateizm ile ilgili sözcükler de 1587’den hemen sonra türemiştir. Deist 1621’de, Teist 1662’de, Teizm 1678’de, Deizm ise 1682’de ortaya çıkmıştır. Deizm, ilk olarak bugünün Teizm’i yerine kullanılsa da daha sonraları ayrı bir felsefi terim olarak kalıcılığını korumuştur.

Karen Armstrong, “16., 17. ve 18. yüzyıllar boyunca “ateist” sözcüğü polemiklerde küfür olarak kullanıldı. Kimse kendine ateist demeyi aklının ucundan geçirmezdi.” demiştir. Ateizm, bireysel inanç durumunu ifade etmek için ilk defa 18. yüzyıl Avrupa’sında tek tanrılı İbrahimi dinlere inanmayışı ifade etmek için kullanılmıştır. Bu sözcüğün Tanrı’ya inanmayışı ifade etmesi için 20. yüzyıla gelinmesi beklenecekti.

Ateizmin Tarihi

Ateizmin kökeni ilk dinlerin ve onların ortaya koyduğu tanrı düşüncesinin ortaya çıkışına kadar uzanır. Antik Çağ'da Yunan maddeciliğinin temsilcileri Anaksimandros, Anaksogoras, Demokritos ve Epikuros ateizmin en ünlü temsilcisidir. Orta Çağ'a gelindiğinde Kilise'nin dayattığı gericilikten ötürü hiç kimse dinlerle çelişen düşüncelerini açıkça ortaya koyamamıştır. 18. yüzyıl Aydınlanma çağında Baron d'Holbach ve Denis Diderot gibi dine karşı tepkileri koyan düşünürler olduysa da, ateizm en parlak dönemini 19-20. yüzyılda Ludwig Feuerbach, Karl Marx, Friedrich Engels, Vladimir Lenin ve diğer bütün diyalektik maddeci filozoflar ile geçirmiştir.

Erken dönem Hint inancı

Hinduizm’in teist bir inanç olmasına karşın ateist bir ekole erken dönemlerde rastlanmaktadır. MÖ 6. yüzyılda Hindistan’da ortaya çıkmış, gayet maddeci ve teizme karşı bir ekol olan Carvaka, büyük bir ihtimalle Hindistan tarihinin en ateist ekolünü oluşturmuştur. Hint felsefesinin bu bölümü, heterodoks olarak Hinduizm’in diğer altı Ortodoks ekolü ile beraber dikkate alınmamıştır. Ama Hinduizm’in maddeci hareketi açısından kayda değer bir ekoldür.

Hindistan’da Tanrı’nın kabul edilmeyişi Jainizm ve Budizm’de de görülmektedir.

Antik Yunan

Batı dünyası ateizminin Sokrates öncesi dönemden kök alan kendi öz geçmişi vardır. Fakat bu, Aydınlanma dönemine kadar farklı bir tarzda ortaya çıkmadı. MÖ 5. yüzyılda yaşamış olan Diagoras, mistizmi ve inancı güçlü bir şekilde irdelediği bilinen ilk ateisttir. Critias’ın görüşü, dinin insanlar tarafından yaratıldığı ve insanları korkutarak onlara belirli kurallar dayatan bir sistem olduğudur. Demokritos gibi maddeciler ise evreni ruhani ve mistik kavramlar olmadan saf maddeci yöntemlerle açıklamaya çalışmışlardır. Sokrates öncesi dönemde ateist görüşlere sahip olan diğer filozoflar arasında muhtemelen Prodikos ve Protagoras da vardı. MÖ 3. yüzyılda yaşamış olan Teodorus ve Straton da Tanrı’nın varlığına inanmayan filozoflardı.

Sokrates büstü
Antik Yunan felsefesinin önemli isimlerinden Sokrates

Sokrates, mevcut tanrıları sorgulamaya ilham verdiği gerekçesi ile suçlanmıştır. O, ruhlara inanan bir insan olarak tam manasıyla ateist olamayacağını ifade etse de idama mahkûm olmaktan kurtulamamıştır.

Euhemerus’a göre tanrılar sadece kutsallaştırılmış hükümdarlar, fetihçiler ve geçmişin kurucularıdır. Onların dinleri ve mezhepleri, yok olmuş krallıkların devam eden politik yapılarıdır.

Yine bir maddeci olan Epikuros, ölümden sonraki hayatın varlığı ve bireysel kutsiyetler içeren pek çok dinsel doktrinde fikir yürütmüştür. Ona göre ruh tamamen maddesel ve ölümlüdür. Epikurosçuluk, tanrıların yokluğunu iddia etmese de var olmaları hâlinde insanlıkla alakasız olacaklarını ifade eder.

Filozof Epikuros
Filozof Epikuros

Romalı şair Lukretyus da tanrıların olması hâlinde bunların insanlıkla alakasız olacaklarını ve doğal yaşama kesinlikle müdahil olmayacaklarını söylemiştir. Bu yüzden insanlığın doğaüstü varlıklardan korkmamaları gerektiğini belirtir. Kozmos, atom, ruh, ölümlülük ve din gibi konulardaki Epikurosçu görüşlerini De rerum natura (Varlıkların Doğası Üzerine) adlı eserinde dile getirerek Epikuros’un felsefesini Roma’da tanıtmıştır.

“Ateist”in anlamı antik yunan boyunca değişiklik göstermiştir. Erken dönem Hristiyanları, kendi tanrılarına inanmadıkları için paganlar tarafından ateist olarak yaftalanmıştır hatta Roma İmparatorluğu döneminde, Roma tanrılarını reddettikleri için idam edilmişlerdir. Hristiyanlığın Roma tarafından kabul edildiği 381 yılından sonra ise yeni egemen dine aykırı olanlar suç işlemiş sayılmıştır.

Erken Orta Çağ’dan Rönesans’a

Erken Orta Çağ’da İslam dünyası “Altın Çağ”ını yaşadı. Bilim ve felsefede ilerlenirken, Arap ve Fars toprakları Ebû Îsâ el-Verrâk (889-994), İbnü'r Râvendî (827-911), Râzî (865-925) ve Ebu'l Âlâ el-Maarrî (973-1058) gibi akılcıları üretti. El-Maarrî, dinin “eskilerin icat ettiği bir masal” olduğunu savunur ve der ki: “İnsanlar dünyada ikiye ayrılırlar: Birincisi, dini olmayan akıllı insanlar; ikincisi ise aklı olmayan dindarlar.”

Ateizm, Orta Çağ Avrupa’sında çok nadir görülen bir görüştü. O dönemde metafizik, din ve teoloji egemen olan akımlardı. Ama bu dönemde dahi heterodoks anlayıştan farklı olarak şekillenen, doğa, yücelik, Tanrı’nın erdemi gibi konularda farklı görüşler vardı. Johannes Scotus Eriugena, David of Dinant, Amalric of Bena ve Brethren of the Free Spirit gibi gruplar, Hristiyanlığa panteist bir bakış açısı katıyordu.

Erken modern dönemden günümüze

Osmanlı İmparatorluğu’nda, Silahdar Tarihi ve Paul Ricaut gibi kaynaklardan edinilen bilgiye göre, İslam âlimi Lârî Mehmed Efendi Allah inancına karşı çıkıyordu. Ricaut onun, “Ya kesinlikle Allah diye bir şey yoktur veya bizim ulemanın bizi illa ikna etmek istedikleri gibi, kudret ve hikmet sahibi değildir. Çünkü eğer gerçekten mevcut olsaydı -ki zaten dünyada böyle bir şey yoktur- benim gibi, ondan horlukla bahseden ve varlığının en büyük düşmanı olan birini asla hayatta bırakmazdı.” sözünü alıntılar. Düşüncelerini yaymaya çalıştığı için tutuklandı. Onu yargılayan mahkeme 2 Şubat 1665 Cuma günü, İstanbul kaymakamı vezir İbrahim Paşa’nın sarayında toplandı. Lârî Mehmed Efendi fikirlerinden vazgeçmeyerek daha da ısrarlı davranınca idamına hükmedildi. Dönem hakkında bilgi veren Ricaut’ya göre Osmanlı yüksek bürokrasisinde “sırrı, yani ulûhiyyeti inkâr ettiklerini gizleyenler” çoktur. Bizzat İstanbul’un içinde, özellikle kadılar, ulema, kâtipler ve bir kısım mühtediler arasında ateizm oldukça yaygındır.

Batı’da Rönesans ve Reform dönemleri, dini coşku içerisinde bir dirilmeye tanık olmuştur. Yeni dini kurallar, popüler dini düşkünlükler ve yükselen sade Protestan kurallarını benimseyen Kalvinizm gibi mezheplerin oluşması bunun ispatıdır.

Rahip Jean Meslier
Rahip Jean Meslier

Hristiyanlığı sorgulamanın yaygınlaşmasının arttığı dönem 17. ve 18. yüzyıllar oldu. Bu konuda Fransa ve İngiltere başı çeken iki ülke oldu. 17. yüzyılın sonlarına doğru pek çok deist Hristiyanlıkla dalga geçerken ateizme tepeden bakıyordu. Batı’da teist ve deist düşüncelerden arınarak açıkça ateist olan ilk kişi, bilindiği kadarıyla, 1674’te konuya ilişkin üç yazı kaleme alan Alman veya Danimarkalı din eleştirmeni Matthias Knutzen’dir (1646-?). Onu açıkça ateist iki yazar takip etti: Polonyalı eski bir Cizvit filozof, Kazimierz Łyszczyński (1634-1689) ve 1720’lerde Fransız bir rahip, Jean Meslier (1664-1729). Türkçeye ilk kez 1924’te Doktor Abdullah Cevdet tarafından çevrilen ve 1928’de Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları arasında yayımlanan “Sağduyu” adlı kitabın yazarı olan Meslier, Baron d’Holbach (1723-1789) ve Jacques-André Naigeon (1738-1810) gibi ateist düşünürleri etkilemiştir. Baron d’Holbach ateizmi açık sözlülükle savunmuş, takma adlarla pek çok eser kaleme almıştır. “Sağduyu”nun gerçekte onun tarafından yazıldığı fakat 19. yüzyılın başında yayıncıların kitabı Meslier’ye atfettiği iddia edilir. Tanrı kavramının kaynağının, insanın duyduğu acıda, korkuda ve tedirginlikte olduğunu ve bu kavramın insanlara çocukluklarında öğretildiğini savunan Baron d’Holbach’a göre, “Doğadan edindiğimiz her bilgi, tanrıları öldürmektedir. Tıpkı bilmediklerimizin tanrıların doğumuna sebep oluşu gibi.”

Filozof Baron d’Holbach
Filozof Baron d’Holbach

Fransız İhtilali, ateizmi kapalı salon sohbetlerinden halkın içerisine taşımıştır. Devrim, pek çok din adamını ve özellikle de ruhban sınıfını Fransa’dan kovmuştur.

I. Napolyon döneminde, Fransız halkının sekülerleşmesi kurumlaştırıldığı gibi devrimin İtalya’nın kuzeyine ihracı da gerçekleşti. 19. yüzyılda pek çok ateist ve din karşıtı felsefeye sahip düşünür, bütün güçlerini siyasi ve toplumsal devrime adadılar. Onların bu çabaları 1848 Devrimleri’ni kolaylaştırdı ve yükselen uluslararası sosyalist harekete öncülük etti.

19. yüzyılın ikinci yarısında pek çok ünlü Alman filozof tanrısal olguları reddetti. Ludwig Feuerbach, Arthur Schopenhauer, Karl Marx, Friedrich Engels ve Friedrich Nietzsche bunların başlıcalarıydı.

20. yüzyılda ateizm kendini daha çok pratik ateizm olarak sahneledi. Bu dönemde ateizm; varoluşçuluk, nesnelcilik, seküler hümanizm, nihilizm, pozitivizm, Marksizm, feminizm ve genellikle bilimsel ve ulusalcı hareketlerde yer edindi.

20. yüzyılda ateizm, Marx ve Engels’in çalışmalarıyla kendine politik arenada da yer buldu.

1966’da Time dergisinin “Tanrı Öldü mü?” sorusu, dünyanın yarıya yakınının “dinsiz” bir yönetim altında bulunduğunu ortaya çıkardı. Ertesi yıl, Arnavutluk’un sosyalist lideri Enver Hoca, ülkesinin tüm dini kurumlara kapatıldığını söyleyerek resmi düzeyde ilk ateist devleti ilan etmiş oldu.

Ateizmin çeşitleri

Ateizm, tarih boyunca çok çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır. Negatif ve pozitif ateizm, ateizmin güçlülüğü ile alakalıyken, esas ayrım ateizmin teorikliği ve pratikliği arasındadır. Teorik ateizmin dallarının her birinin kendine göre mantıksal ya da felsefi dayanakları varken, pratik ateizmin belli başlı dayanakları yoktur. Pratik ateizmde genel bir ilgisizlik ve Tanrı fikri konusunda bilgisizlik görülür.

Negatif ve pozitif ateizm

George H. Smith'in sınıflandırmasına göre ateizmin "negatif ateizm" (ya da "zayıf ateizm") ve "pozitif ateizm" (ya da "güçlü ateizm") olarak iki çeşidi vardır.

Negatif ateizm, Tanrı'nın varolmasını prensip olarak mümkün görmekle beraber, varolduğuna dair hiçbir gerekçe bulunmadığı gerekçesiyle Tanrı fikrini reddeder.

Pozitif ateizm ise, Tanrı'nın varolmasını Tanrı kavramının geçerli bir şekilde tanımlanmadığı, içinde çelişkiler taşıdığı veya absürt olduğu gibi gerekçelere dayanarak mümkün görmez.

Negatif ateizmde bir iddia yoktur, sadece bir ret vardır. Pozitif ateizmde ise hem bir ret, hem de bir karşıt iddia vardır. Pozitif ateistin yaklaşımı ise, "Tanrı'nın varolması mümkün değildir" şeklindedir.

İkisi de sonuçta Tanrı kavramını reddetmek noktasında birleştiğinden, ateizm başlığı altında tanımlanırken ikisinin ortak noktası olan "Tanrı'ya olan inançsızlık" kullanılır. Çünkü bu inançsızlığın sebebi ne olursa olsun, ister delil yetersizliği, ister Tanrı kavramının anlamsızlığı veya absürtlüğü, isterse Tanrı kavramıyla hiç karşılaşmamış olmak olsun, hepsinin ortak noktası kişide Tanrı inancının varolmamasıdır.

Pratik ateizm

Bu görüşe göre Tanrı’nın varlığı reddedilmiyor ama ona önemsiz ve gereksiz bir yer veriliyor. Pratik ateizmde, Tanrı ne bu dünyaya müdahale eder ne hayata herhangi bir amaç katar ne de her gün sizi etkiler.

Teorik ateizm

Teorik ateizm, teizmin karşısına net olarak tez koyabilen ateizm çeşididir. Bu tezler ontolojik, epistemolojik, psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve mantıksal olabilir.

Epistemolojik ve ontolojik tezler

Epistemolojik ateizm, insanların Tanrı’nın varlığını bilemeyeceğini ya da varlığına karar veremeyeceğini iddia eder. Epistemolojik ateizm, temelini pek çok çeşidi olan agnostisizmden alır.

Ludwig Feuerbach
Ludwig Feuerbach'ın Hristiyanlığın Özü adlı eseri (1841) Engels, Marx, David Strauss ve Nietzsche gibi pek çok filozofu etkiledi.


Metafiziksel tezler

Metafiziksel ateizm, gerçekliğin homojen ve parçalanamaz olduğunu savunan monizm üzerinde şekillenir. Fizik dışı tüm varlıkları net bir şekilde reddeder. Metafiziksel ateizm; panteizm, panenteizm ve deizmi de kapsar.

Psikolojik, sosyolojik ve ekonomik tezler

Ludwig Feuerbach ve Sigmund Freud gibi bazı düşünürler Tanrı’nın, duygusal ve felsefi ihtiyaçlar yüzünden insan tarafından yaratıldığını savunur. Bu, aynı zamanda pek çok Budistin de ortak görüşüdür. Karl Marx ve Friedrich Engels, Feuerbach’tan etkilenerek Tanrı’yı egemen sınıflar tarafından, emekçi halkı ezmek için kullanılan sosyal bir araç olarak görmüşlerdir. Mikhail Bakunin’e göre Tanrı fikri, insandaki adalet isteğini ortadan kaldırır ve insan özgürlüğü önündeki ciddi bir engeldir. Voltaire’in “Eğer Tanrı olmasaydı, onu yaratmak gerekirdi.” sözüne karşılık “Eğer Tanrı olsaydı onu devirmek gerekirdi.” demiştir.

Mantıksal tezler

Mükemmeliyet, adalet, merhamet, her şeyi bilen, her şeyi yapabilen, ululuk, fiziksel olmayış gibi noktalarda teizme eleştirel yanıtlar getiren ateizm çeşididir.

Tanrı fikrine karşı çıkılan noktalar

Tanrı fikrine karşı çıkışta, ateizmin yeterli görmediği kanıtlar daha da çoğaltılmakla beraber 8 temel başlık altında irdelenebilir.

Yeni Ateizm akımının sembollerinden Ateizm Atomu
Yeni Ateizm akımının sembollerinden Ateizm Atomu

İlk neden

Teist fikirde öne sürülen “ilk neden” savına ateistler, bu ilk neden fikrinin Tanrı’ya uygulanmıyor oluşundan ötürü karşı çıkmaktadır. Bu hususta tüm ateistler arasında görüş birliği söz konusudur. Teistler ise, Tanrı'nın "ilk neden" olduğu için Tanrı olduğunu, Tanrı'nın da nedenini düşünmenin kısır döngüye neden olacağından mantıksız olduğunu savunur.

Düzen

Evrenin düzenli ve uyumlu olduğu fikrine ateistler birkaç noktada karşı çıkmaktadırlar. Bunlardan ilki, kaotik evrende düzenli alt parçacıkların olabileceği fikridir. İkincisi, herhangi bir düzenin kesin olarak zeka gerektirdiği görüşünün dayanak açısından yetersizliğidir.

Ahlaksal savlar ve adalet fikri

Tanrı olmazsa ahlak veya adalet olmayacağı savına ise ateistler, bunun sadece insanca bir temenni olduğu ve bir varlığın ispatı için herhangi bir delil niteliği taşımadığı gerekçesi ile karşı çıkmaktadırlar.

Sonsuzluk

Sonsuzluk fikrini insanın kavrayamaması ile sonsuzluğu kavrayabilen bir varlığın var olması arasında nedensel bir ilişki göremeyen ateistler, bu iddianın hiçbir şekilde kanıt içermediğini savunmaktadırlar.

İmam Gazali’nin ve Blaise Pascal'ın inanmakla ilgili görüşü

“Ya varsa” ile özetlenebilecek bu iddiaya göre inanan insanın kaybedecek bir şeyi yoktur, ancak inanmayan insan sonsuz hayatı kaybedeceği gibi cehennem azabı ile karşılaşacaktır. Bu fikir, ateistler arasında “tüccar mantığı” olarak değerlendirilmektedir. Ateistlere göre, bir şeyin var olması ile değil de bu işten çıkar sağlamaya odaklanan politik anlayışların felsefi açıdan herhangi bir değeri yoktur.

Her şey mümkün olanın en iyisidir

Doğadaki ahenk ve uyum konusundaki teist iddiası konusunda ateistlerin görüşü tamamen doğal seçilimle ilintilidir. Uyumlu olmayanın elenmesi ilkesine dayanan bu olay sonucunda ortaya son derece uyumlu bir yapı çıkmaktadır. Bu olgudan yararlanan ateistler, teistleri “insan burnunun gözlük takmak için yaratıldığı” örneğiyle de eleştirirler.

Mantıksal ve ontolojik kanıtlar

Mantıksal akıl yürütmelerle Tanrı'nın varlığını ispatlama çabaları olarak özetleyebileceğimiz bu maddenin en bilinen örneği Descartes’ın tanrı kanıtıdır. Bu kanıt, Tanrı’yı düşünüyorsak demek ki o vardır, olmayan bir şeyi düşünemeyiz temeline dayanır. Ateistler bu iddiaya pek çok kurgusal kahramanla karşılık vermektedirler. Kanatlı at pegasusu, boynuzlu at unicornu ya da Noel Baba’yı da aklımızda canlandırmamıza rağmen gerçek hayatta karşılıklarının olmadığını ifade ederler.

Taş paradoksu

Tanrı kaldıramayacağı kadar ağır bir taş yaratırsa onu kaldıramaz. Bu da onun her şeyi yapamadığını gösterir. Tanrı böyle bir taş yaratamazsa bu da onun her şeyi yaratamadığını gösterir.

Teizm ve deizm

Teizm, her şeyden önce bir tanrı veya tanrıların var olduğu kabulünün üzerine kurulmuş bir düşünce yapısıdır. Teist görüşte, tanrı veya tanrılar yaratılmamışlardır, olmuş ve olacak her şeyi bilirler, sonsuz kudrete sahiptirler, zaman ve mekandan bağımsızdırlar, bilinen şeyler ile benzerlikleri yoktur. Teizmde çoğunlukla tanrı veya tanrıların evrenin işleyişine müdahale ettikleri inancı hakimdir.

Klasik teizm, anılan özelliklere sahip tanrı veya tanrıları kabul ederek her şeyi bu referans noktasından hareket ile açıklamaya çalışır.

Deizm düşüncesine göre de evren üstün, yüce bir varlık tarafından yaratılmıştır. Deizm'de, teizmin aksine, Tanrı'nın evrenin işleyişine müdahale etmediği fikri hâkimdir.

Dinlerin reddi

Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam'ın en önemli ortak noktası ve en temel özelliği mutlak bir tanrıya olan inançtır. Her üç dinde de Tanrı'nın evreni yoktan var ettiği ve tüm yarattıklarının üzerinde mutlak hakimiyeti olduğu inancı vardır. Tanrı'nın yarattıklarından olan insan ise yaratıcısına mutlak bağımlıdır, günahkardır ve hayatı, ancak tanrısının buyruklarını sorgusuz yerine getirdiği sürece bir anlam kazanabilir. Ateizmin çok çeşidi olmakla birlikte tüm kolları böylesi bir inanışı reddeder.

Ateizm Tanrı'nın [tanrı fikrinin] yanı sıra tüm "ruhani varlıkları" da reddeder. Ruhani varlıklar dinî sistemlerin temel direklerini meydana getirdiği için buradan ateizmin tüm dinleri de reddettiği sonucu çıkar. Yani ateizm, Yahudi geleneğinden gelen dinlerin yanı sıra Dinka ve Nuer gibi Afrika dinlerinin de, Roma ve Yunan medeniyetlerinin antropomorfik tanrılarının da, Hinduizm ve Budizmin ruhani kavramlarının da reddidir.

Bununla birlikte çok geniş, tarihi, kültürel, bilimsel ve felsefi temelleri olan ateizmi sadece "Tanrı'nın ve dinlerin reddi" olarak tanımlamak yetersiz bir açıklama olur.

Örneğin ateizm, Tanrı inancı ile temellendirilmiş bir "iktidar" anlayışını da reddeder. Ancak burada ateizmin reddettiği; salt iktidar değil, iktidarın Tanrı inancı üzerine temellendirilmesidir. Bu durum, ateizmin tanımının anarşizm olarak yapılmasını mümkün kılmayacağı gibi; ateizmin tanımını "tanrılara ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançların reddedilmesi"nden alıp "dinlere inanmamak" şeklinde tanımlanmasını da mümkün kılmaz. Ateizm, doğrudan din veya siyasi iktidar ile ilgili değil, Tanrı ve metafizik ile ilgili bir kavramdır.

Felsefenin temel sorunu, maddecilik ve idealizm

Kelime anlamı olarak maddecilik demek olan materyalizm, madde dışında hiçbir gerçekliğin olmadığını savunan felsefi görüştür. Ateizmin de en temel felsefi dayanağı olan materyalizm, madde temeline dayandığı için ruh, cin, peri, tanrı, şeytan gibi doğaüstü (madde üstü) tüm kavramları reddeder.

Maddeci öğretinin geniş kitleler tarafından anlaşılmasına önemli katkıları olan Marksist filozof Georges Politzer maddeciliği, "...belli ilkelerden hareket ederek doğa olaylarını ve bunun doğal sonucu olarak toplumsal yaşamın olaylarını anlama ve yorumlama tarzı..." olarak tarif eder.

Georges Politzer felsefenin temel sorununu "Ya madde (varlık, doğa) başı sonu olmayan, sonsuz ilktir, ve ruh (düşünce, bilinç) bundan türemiştir. Ya da ruh (düşünce, bilinç) başı sonu olmayan, sonsuz ilktir, ve madde (varlık, doğa) bundan türemiştir." şeklinde özetler. Politzer'e göre burada birinci yanıt felsefi maddeciliğin temelini, ikinci yanıt ise felsefi idealizmden gelen bütün öğretilerin temelini oluşturur.

Ayrımcılık ve şiddet

Yerel tanrıları kabul etmemek veya eleştirmek, tarih boyunca toplumlar ve otoriteler tarafından kabul edilmeyen ve zaman zaman cezalandırılan bir davranış olmuştur. Örneğin MÖ 4-5. yüzyıllarda yaşamış filozof Eflâtun -bugün anladığımız anlamdaki- ateizmin toplumu tehdit ettiğini ve cezalandırılması gerektiğini ileri sürmüştür. Bundan birkaç yüzyıl öncesine kadar pek çok ülkede hükümdarların otoritelerini tanrıdan aldığına inanılıyordu ve tanrı fikrine meydan okumak, otoriteye karşı gelmek olarak görülüyordu.

Günümüzde ateistler özellikle muhafazakâr toplumlarda baskı, ayrımcılık ve hatta şiddetle karşılaşabilirler. Gelişmiş Batılı devletlerde dâhi ateistler çeşitli ayrımcılıklara tabi kalmaktadırlar. Örneğin 1999 yılında Amerika'da yapılan bir Gallup kamuoyu yoklamasında katılımcılara diğer her yönden donanımlı ve kalifiye olsa dâhi, belirli bir gruba mensup adaylara oy verip vermeyecekleri soruldu. Katılımcılardan %5'i kadın bir adaya, %6'sı bir Katolik'e, %8'i bir Yahudi'ye, %8'i bir siyahîye, %21'i bir Mormon'a, %21'i bir eşcinsele oy vermeyeceğini söylerken, katılımcıların %51'i bir ateiste oy vermeyeceğini belirtti.

Bazı Müslüman ülkelerde İslam dinin tanrısını kabul etmemenin cezası ölümdür. Bu uygulama birçok İslam ülkesinde ateistlerin ifade özgürlüğünü engellemekte ve ateistlerin can güvenliğini tehdit etmektedir.

Cezayir'de ateist ve agnostiklerin Müslüman kadınlarla evlenmeleri yasaktır ve eğer bir koca dinini terk ederse evliliği geçersiz kılınır. Ateist ve agnostikler mirastan pay alamazlar.

İran'da üniversiteye girebilmek ve bazı diğer kanunî haklardan yararlanabilmek için vatandaşlar devlet tarafından tanınan (İslam, Hristiyanlık, Zerdüştlük vb.) dinlerden birine mensup olduklarını beyan etmek zorundadırlar.

Demografi

Dünyadaki toplam ateist nüfusu ve bunun dağılımını tam olarak tespit etmek oldukça zor. İnanç anketlerinde ateizme farklı anlamlar yükleyenler olduğu gibi bunu diğer din dışı felsefi görüşlerle karıştıranlar da oldukça fazla. Ama 2005 yılında, Britanica Ansiklopedisi’nin yapmış olduğu araştırma bu konuda kabul edilebilir bir sonuç ortaya koyuyor. Buna göre, herhangi bir dine bağlı olmayan insanlar %11,9, ateist olanlar ise %2,3 dolaylarında. Kimi düşünürler Budizm gibi Tanrı kavramından yoksun felsefe üyelerinin de ateist sayılması gerektiği görüşünde. Onları da eklersek oran %2,3’ü katbekat aşıyor.

2007 yılında dünyadaki ateistlerin ve agnostiklerin oranı
2007 yılında dünyadaki ateistlerin ve agnostiklerin oranı

Kasım-Aralık 2006 tarihinde Financial Times’ta yayımlanan bir anket, ABD ve beş Avrupa ülkesindeki oranları gösteriyor. Bu ankete göre Amerikalılar, Tanrı ya da yaratıcı bir güç konusunda Avrupalılardan daha inançlı (%73). Avrupa’da ise en inançlılar %62 ile İtalyanlar. En az inananlar ise (beş Avrupa ülkesi arasında) %27 ile Fransızlar. Fransa’da kendini ateist olarak tanımlayan insanların oranı %32. Buna eşit oranda agnostik sayısı mevcut.

Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde, "Herhangi bir ruh, Tanrı veya yaşam gücü olduğuna inanmıyorum." diyenlerin oranları.
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde, "Herhangi bir ruh, Tanrı veya yaşam gücü olduğuna inanmıyorum." diyenlerin oranları.

Bir AB araştırmasına göre ise AB nüfusunun %18’i herhangi bir Tanrı’ya inanmıyor. %27’si ruhani varlıkları onaylıyor. %52’si ise en az bir Tanrı’ya inanıyor. Bu oran, okulu 15 yaş civarında bırakanlar arasında %65’e çıkıyor.

1998 tarihli Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre ABD Ulusal Bilim Akademisi üyelerinin inançlılık oranı, %85’i inanan ABD halkına göre %7,0 ile o zamana kadarki en düşük seviyeye düşmüş durumdaydı. Massachusetts Teknoloji Enstitüsünden Frank Sulloway ve California Devlet Üniversitesi’nden Michael Shermer’ın eğitim düzeyi ile inanç arasındaki dağılımı konu alan araştırmasında eğitim düzeyinin artmasına paralel olarak inanan insan oranının da azalmakta olduğu tespit edildi.

2006 yılında Avustralya’daki nüfus sayımlarında sorulan “Kişinin Dini Nedir?” sorusuna Avustralya halkı %18,7 oranında “Hiçbir Din” cevabını verdi. Soru isteğe bağlı olarak soruldu ve nüfusun %11.2’si bu soruyu cevaplamadı. Aynı yıl Yeni Zelanda’da yapılan nüfus sayımında da “Dininiz Nedir?” diye bir soru soruldu. Halkın %34,7’si “Hiçbir Din” derken %12,2’si ya soruyu yanıtlamadı ya da soruya itiraz etti.

ateizm hakkında bilgi nedir TDK sözlük anlamı ne?

isim, felsefe, Fransızca athéisme

Tanrıtanımazlık.

Ateizm Kelimesinin Kökeni

Fransızca athéisme "tanrı tanımazlık" sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Fransızca athée "tanrı tanımaz" sözcüğünden +ism sonekiyle türetilmiştir. 

Ateizm Kelimesi için Tarihteki En Eski Kaynak

[ m (1950) : laisizm, ateizm ve antiklerikalizm esaslarını hep aynı şey zannedip birbirine karıştırmış alafranga bir taassup ]

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski